Beşere Güvenin kalmadığı
Düşenin kaldırılmadığı
Ağlayana aldırılmadığı
Bir çağa denk geldik.
Ölenin diriye ibret vermediği
Gökyüzü rengini senden almıştı
Oradan denizlere yansımıştı
Tarihim sırtını sana yaslanmıştı
Benim gökbayraklı Türkistan'nım
Zalim bir şey bırakmamış sende
Adından almıştı edep hıfsını
Gariplik ona babasından mirasdı.
Hırsına kapılıp dünyalığa azmadı
Miskal olsun mertliğinden sapmadı.
Benim gardaşım Osman...
Ah ben bir taş olsaydım,
Taştan katı olasaydım.
Bir çocuk atsaydı beni düşman tankına,
Orada paramparça olsaydım.
Ah ben bir yaş olsaydım!
Ah be yar;
yıldız gibi doğmanı beklerdim gecelerime,
Samanyolunu seyreder gibi
seyretmek isterdim gözlerini.
Gönlümün aydınlığı, gözümün nuru
Bir yakamoz gibi düşsen düşlerime.
Gidelim buralardan
Güneşin binaların arkasına saklanmadığı bir yerlere gidelim.
Açık denizlerin dalgalandığı gibi dalgalanan
Ağaçların olduğu diyarlara,
Saçlarını dağıtan rüzgarların,
Bulutların hemen kaybolmadığı diyarlara gidelim.
Giderken hep yaralı umutlar bıraktık arkamızda
Çocukların ulaşamayacağı ufuklara
Hatıralarımız yeşerir belki yokluğumuzda
Sahra'nın en ücra köşesinde.
Giderken hep düşlerimizi bıraktık arkamızda
Yitik düşlerimizi, ninnilere karışmış düşler.
Ne tat alırsın ırmağın suyundan
Ne haz duyarsın dağın kuşundan
Gafil ömrümüzün bitmez yokuşundan
Yorula, yorula çıkarız günün birinde.
Sarardı yine yapraklar Dalında,
Göçmeye hazır kuşlar gibi.
Hazan mevsiminin hüznü sarar içimi
Kabuk bağlamış yaralar yine sızlar
İnce bir sızı kaplar zihnimi.
Her zerresin de seni hatırlatan,
Ah ihtiyar adam; basto'nun dan öpmek istiyorum seni!
Nice yüklendim dünyanın çilesini.
Nesiller geçti zaman çürüttü bedenleri,
Bir et parçasına çevirdi en değerli mücevheri.
Ah ihtiyar adam; mezar taşından öpmek istiyorum seni.
Ne taşıdığını bilmeyen er, kafasız serseri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!