Hayatım; çalışmak, okumak ve yazmakla geçiyor. Sâdekârlık işiyle meşgulüm. Kalemin yolu ne zaman elime çıkarsa, tutup, yazıyorum; elem yolumuzu kesiştiriyor.
Satırlara döktüklerim sadrımın gözyaşıdır...
Sanki başım, karalanan bir yıpranmış kâğıt,
Saplanır düşüncelerin, iğneden kalemi...
Sadrın gözyaşı, satırlara döktüğüm ağıt;
Yazmak daha da körüklüyor gibi elemi...
Tüm aklımı yitirse bir hastalık
Ve konulsa teşhisi: Alzheimer!
Ölenler gelir mi ki bir haftalık
Susar mı zihnimdeki alay, mır mır?
Yoksa yüzünde mi toplandı bütün Yıldızlar
Ve gecenin fırçasına bulanmış saçların
Gün doğarken isminle bulutları yaldızlar
Martılar konağı huzur dolu yamaçların
Yoksa yüzünde mi toplandı bütün Yıldızlar?
Ayak uydurmaya çalışıyorum bu çağa,
Nefes alamaz, biterken rûhumun direnci.
Zamâne cellâtının elindeki bıçağa,
Yatan boyunların yüzünde fânî sevinci!
Mâzinin, boğulana nefes, vüskâ ipini,
Hep gerim gerim çekilen, düş düş saplantılar;
Başım hedef tahtası mı, çekilen okların?
Sık sık çekilen, isâbetlerden kalıntılar,
Varlığımı sömüren, derin acıları yokların...
Bir boşluk,
Ardı sarhoşluk...
Her şeyin yanında bir
Ansızın şey daha belirir.
Âmâ gözlerim ilk kez mi açıldın?
Eşya, eşya, eşya, eşya... Neler kaçırdın...
Bir şey bilmezken, mıhlı, âsumanın burcunda,
Rüzgârla dalgalanan şanlı esârettim ben!
Bilgiye aç zihnim, şimdi hiçliğin orucunda,
Aralıyor yaşamı, deli penceresinden...
Kederimi artırıyor, ilmin boğucu kemendi,
Sımsıkı boğazladım, elimle benliğimi,
Avucumda boğarak, rûhumu süzüyorum!
Düşünürken benlikle, kendi iyiliğimi,
Sanki çekişip onla, daha da üzüyorum...
Göz kapaklarımın altında kabrim;
Her gün diliyorum ölüp ölüp...
Bittiği zaman, çetin, kızgın harbim,
Bir uyuyacağız, sonsuz gömülüp!
Savaş rûhum, savaş, elinde süngün!
Gözlerime yerleştirmişsin bir ıssız kabri,
Ve sonsuzluğu sığdırmışsın ve sessizliği.
Karanlıktan, renklerin boğuluyor her biri,
Renksizlikten doğuyor, renklerin dipsizliği...
Dünya, senin doğru çizginde gelmiş hizâya;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!