Susma öyle kafan önünde,
Bağır yanımda, gürültü çıkar.
Nefessiz kalana kadar söylen bana.
Yüklenme her söylediğimi, susma.
Boyun damarların belirginleşsin,
Konuş benimle.
Titriyor sesim, kelimeler birbirine giriyor.
Cümleler anlatmak istediği yerde değil asla.
Bir ifade sorunum var,
Hayırlı olsun kendime.
Bu yeni bir şey.
Dahası, yeni yeni nelerim oldu.
Kuş sesli,
Sakin, tanık baharın her bir işaretli mevsiminde tanıdı içim seni.
Yadigarları vardı, eski, yırtık, maneviyatı da az sonra bitecek türden.
Kollamaya değer hiç bir anım olmadı.
Kopuk elleriyle uzanıldı her seferinde yüreğimdeki yaralara.
Bazan kendi elimdi dokunan acıtma pahasına.
Gün yerde.
Ardını düşünme bir gün ver.
Haziranda hazanım.
Kazanılmış bir kaç günden bir gün ver.
Sakin,
Puslu,
Kaygılar sarmış fersah fersah
İçten dışa görünür şekilde tek yüze ait.
Kendi kendime tekrarlayacak kadar duydum, 'bu kadar değerin olur' isteği.
Hazırım, elim boş cebimde,
Tek bir adımlarımı,
Teker teker bildiğim ve duyduğum anını sinir kıtlamalarında parmaklarımın.
dayandığım bu yer çürük
taşımaz ebedi yalnızlığımı
altı boş güvencelerim
farz etmekten ötesi gerçekten
banamı öyle geliyor yoksa
son yağmurlarla çekip küçüldümü dünya
Silkelese bir güç dünyayı,
Ya da ters düz edip kirlisi alta, temizi üste yapsa,
Savursa ipin ucunda
Yıkasa evrende bir yerde...
Taşa toprağa bulansa hayat
Suni tek taş kalmasa...
Bahsini ediyorum ya,
Kollarım iki yana açık,
Bir uçurum tepesinden.
Aslında kollarımın açık olması aslolan.
Açık.
Öylece, sırf rüzgar değil içime hapsetmek istediğim.
Bizi her akşam eve götüren araba çok uzun geldi bu kez,
Çok ağır geldi sözlerin.
Fayansçı yerdeki karoları döşerken,
Babamın aslında kahraman olmadığını gördüm.
Hangi vakit, kime teslim etmişti bayrağını?
Hep böyle miydi?
Sorgucu gardiyan,
Kilit bekçisi,
Parmaklık cengaveri...
Neyin fazla foseptik temizlikçisinden?
Neyin fazla benden?
Bir bıçak yarası akıtsa kanını çinilere,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!