Niceleri sormuş da bulamamışlar
Ellerinde zannedip de tutamamışlar
Onun köprüsünü bir türlü aşamamışlar
Öyle bir hayal ki onu unutamamışlar
Aslında hiç böyle bir hayat yaşamamışlar
Kimin yavrusu bu kınalı kuzular?
Anaların gözleri yine yaş mı bağlar?
Neden gizlice ağlaşır çocuklar?
Yine mi yetim kaldı yavrular?
Her geçen gün daha zor nefes almak
Hep dumanlarda boğulduk boşuna arama
Bu ateş benim gözlerimden çıktı
Bakamıyorum artık gökyüzüne yeryüzüne
İçimde ne yangınlar var ki beni derinden yaktı
Utanıyorum artık sen düşün gördüklerimi
Göğün yıldızları dökülüyor
Bir kara örtüden kayıyor
Siyahlara bürünmüş gecenin
Lambaları sökülüyor
Ay bile utanıyor
Güneş saklanırken arkasına dağların
Sırdaşım ol yoldaşım ol uzaklara açılalım
Ay yüzünü gömerken gök, ardına çağların
Mavi çarşaf üstünde dört bir yana saçılalım
Verdiğimiz sözler buhar olup bulut olurken
Solgun bedenleri boyun eğmiş güller
Göğüs göğüse vermiş de ayaktalar
Eller değmeden yorulan yapraklar
Saklamışlar ayalarına bir mahzun gözyaşı
Adanmadan önce başka gözler uğruna
Yaslarına yaslanıp kavuşmak için can suyuna
Bir hayal tufanında sürükleniyoruz
Altımızdaki dalgalara yükleniyoruz
Yıllardır süregelen hazin öykümüzün
O garip parçasında çörekleniyoruz
Yazmıyor artık, kırılmış bize kalemler
Bir garip masal
Eski zamanlardan kalma
Bir küçük hayal
Ağacın dallarında elma
Hep öten kaval
Aynı nağmeleri çalma
Yüklenmiş bir bulut gibi hüzünle ağlayan
İçimdeki o sessiz çocuğun ilham verdiği
Bir sözcük yığını inliyor şimdi kalemimde
Kayboluyor benliğim gözlerinin içinde
Yuvarlak maviliğin içindeki o tebessüm
Kopartıyor sanki taze bir gülü dalından
Sorduğum ilk soruydu
Rengini nereden aldı gözlerin
Nereden öğrendi
Kendine çekmeyi tüm bakışları
Gecenin karanlığında yükselen bir yıldız gibi
İzini kaybedenlere yol göstermeyi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!