Ey sevgili sorma bana neyden bu yanmak
Ne şeref her dem cümle aşkınla boyanmak
Zamanın engin denizine attım kendimi
Bitmez bela dehrinde pişirdim derdimi
Yarin yüzünden zülüfler dökülsün
Saçlarına dokunmaya kıyamadım
Düğmeler yerlerinden sökülsün
Bu akşam kalıbıma sığamadım
Çarpsın kalbim aşkın duvarlarına
Şehitliğin nişanesi
Kızıl bir gül açıldı göğsünde
Vatanımın ananesi
Bir iz kazınmış süngüsünde
Şehidim;
Seni düşünmek
Bir çocuğun yüzüne gözüne bulaştırarak
Tebessüm ederek çikolata aşırması gibi
Yalpalayarak öylesine koştururken
Anlamsızca etrafa bakışlar atması gibi
Hicranla doldu gönül bir seher vakti
Hatırlar mı sevgili o eşsiz geceyi
Bir başına oturmuş ağlarken sevdiği
Unutur mu verdiği o içten buseyi
Hayallerin hüznüyle kabaran dalgalar
Gömülürken sessizliğe
Geceyi gündüze örttüler
Ben giderken sensizliğe
Elime bir gül verdiler
Güller asla solmaz dedim
Kim söylemek ister tatlı yalanlar?
Belki aşkı yanlış anlayanlar
Sevenin halinden kimler mi anlar?
Gökyüzünde bekleyen yüklü bulutlar
Yağmura susamış sırlı topraklar
Dalında sallanan sarı yapraklar
Gün çekti kendini gökyüzünden
Geriye kucaklar dolusu karanlık kaldı
Ömür bitti faniliğimiz yüzünden
Baki sandığımız bedeni toprak aldı
Virandır göğsümüzün surları
Ya gökyüzü yaksın şimdi sinemizi
Ya da şu engin deniz yansın
Alevler bürünsün bütün dalgalar
Bizi ateşli volkanlar mı söndürecek?
Sarsın bütün okyanusları yangınlar
Bizi aşkın yolundan mı döndürecek?
Bu ne çığlıktır kulakları tırmalayan
Zaman geçtikçe kalplerde tırmanan
Soğuk rüzgar gibi göğüsleri titreten
Vaveyla vaveyla çırpınışımın sesi
Sahnelenen oyunun kalkan perdesi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!