Solgun bedenleri boyun eğmiş güller
Göğüs göğüse vermiş de ayaktalar
Eller değmeden yorulan yapraklar
Saklamışlar ayalarına bir mahzun gözyaşı
Adanmadan önce başka gözler uğruna
Yaslarına yaslanıp kavuşmak için can suyuna
Bir hayal tufanında sürükleniyoruz
Altımızdaki dalgalara yükleniyoruz
Yıllardır süregelen hazin öykümüzün
O garip parçasında çörekleniyoruz
Yazmıyor artık, kırılmış bize kalemler
Bir garip masal
Eski zamanlardan kalma
Bir küçük hayal
Ağacın dallarında elma
Hep öten kaval
Aynı nağmeleri çalma
Yüklenmiş bir bulut gibi hüzünle ağlayan
İçimdeki o sessiz çocuğun ilham verdiği
Bir sözcük yığını inliyor şimdi kalemimde
Kayboluyor benliğim gözlerinin içinde
Yuvarlak maviliğin içindeki o tebessüm
Kopartıyor sanki taze bir gülü dalından
Seni düşünmek
Bir çocuğun yüzüne gözüne bulaştırarak
Tebessüm ederek çikolata aşırması gibi
Yalpalayarak öylesine koştururken
Anlamsızca etrafa bakışlar atması gibi
Gömülürken sessizliğe
Geceyi gündüze örttüler
Ben giderken sensizliğe
Elime bir gül verdiler
Güller asla solmaz dedim
Kim söylemek ister tatlı yalanlar?
Belki aşkı yanlış anlayanlar
Sevenin halinden kimler mi anlar?
Gökyüzünde bekleyen yüklü bulutlar
Yağmura susamış sırlı topraklar
Dalında sallanan sarı yapraklar
Gün çekti kendini gökyüzünden
Geriye kucaklar dolusu karanlık kaldı
Ömür bitti faniliğimiz yüzünden
Baki sandığımız bedeni toprak aldı
Virandır göğsümüzün surları
Ya gökyüzü yaksın şimdi sinemizi
Ya da şu engin deniz yansın
Alevler bürünsün bütün dalgalar
Bizi ateşli volkanlar mı söndürecek?
Sarsın bütün okyanusları yangınlar
Bizi aşkın yolundan mı döndürecek?
Bu ne çığlıktır kulakları tırmalayan
Zaman geçtikçe kalplerde tırmanan
Soğuk rüzgar gibi göğüsleri titreten
Vaveyla vaveyla çırpınışımın sesi
Sahnelenen oyunun kalkan perdesi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!