sen ertelenen günün
gül yüzündeki çiğ tanesi
buğusuna yansıyan gözyaşım
sert rüzgarlarla geçen
bir sonbaharın ardından
göklerin parıltısını ver bana
sorarak yürümeliyiz evet
okuyarak öğrenmeli
ve dokundurarak biteviye günlere
derince solumalıyız yaşamı
kendimden düşerim
bunca zaman göremediğim
güvercin maviliğinde ıslanan
o incelik yolunu
taylar büyür söğüt dalları arasında
sesinde bir çocuk
kalem uğultusu
yüzünü yıka
senin ışığınsa bu yansıyan
geleceği boğarsam aydınlığa
durulur mu akvaryuma doldurduğum okyanus
bizim için açılır mı ışıkları dünyanın
çözülür mü metal sessizliğim
kurgulu yalnızlığım
bir elimde ekinoks bir elimde bakır kazanlar
ey sesi sulardan geçen denizci
yemin bir sırdır
şaraptan durudur kara düşerken yıldız
ölüverir gün doğarken gölgeler
uygarlığın belirtisiyse de
merdiven dayadı göz ucuna
ışıksız kalmasın diye dünya
yaktı ferini astı boşluğa.
deklanşörle perçeminin kucaklaştığı
yerden vurdu geçmişi
biliyorsun
çağımız gereği değişen yapılardayız
motivasyonumuz düşük
umulmuyordu
yolun kenarında dağılan arabalarla
üç kapıya bakan bir yoldaydı
sıra sıra martıların yuva yaptığı
gözlerin
büyülüydü tüm kuyular
ve daha dün gülümseyerek
kilitle dünyayı içinde dursun hevesle
kurgu, etken faktörler, doğal oluşumlar vs.
hani demiştin sözsüzdür vurgu
iliktir dalın keskin duruşu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!