Yüzlerce jeologumuz,mühendisimiz var...
Derin derin düşünüp haritasına bakar...
Sarfiyat ve mevzuat izin vermez zor işe;
Zaman akar,onlar ard arda sigara yakar...
Her şehrin zemininden beşbin metre derine
Sondaj yapılıp bakılsa hangi madenler var...
Uyduların da yardımıyla çalışılmalı;
Kimbilir,belki petrol çıkar,ya da su çıkar...
Acaba az şey mi mübârek suya kavuşmak? ...
Hayâtın en lüzumlu unsuruyla buluşmak...
Masrafı çok olsa da teşebbüs etmek gerek;
Boş oturmaktan daha kârlı,boşa çalışmak...
Gâvur gelir,kuyular kazar,bulur petrolu...
Sonra da çimento doldurup kapatır yolu...
İstemez ki az varlığımız çoğa ulaşsın;
Yerüstü,yer altıyla servettir Anadolu...
''Etrafı dağlık ortası bağlık'' bu mevkide;
Erzincan'da,çok eskiden geniş bir su varmış...
Derlerki,dağa kılıç çalmış bir ermiş kişi;
Kemah Boğazı'nda doğayı ikiye yarmış...? (!) ...
Fırat nehri oluşmuş...Sızan sızmış toprağa
Yerin altı oyulup büyük bir boşluk kalmış...
Bu yüzden sık arayla beşik gibi sallanır;
Vukubulan zelzeleler,binlerce can almış...
Merak eder dururum şehirlerin altını...
Belki petrolu saklarlar,belki de altını...
Su fışkırsa zarar mı? ...Bize en büyük nimet;
O düzenler,yaşamın mutlu saltanatını...
Durmadan zaman akar,hava akar,su akar...
Gözlerimiz merakla kara toprağa bakar...
Gün gelir hasret biter,kavuşuruz mutlakâ;
Anlarız,yerin altında hangi cevherler var...
Kayıt Tarihi : 13.9.2005 15:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!