Dar sokaklar arasında geçiyor ömrüm. Upuzun sanki hiç tükenmeyecek bir yol bu. Yanımda yükselen blokların ağırlığı çöküyor üzerime. Sanki hepsi depremlerde yıkılmış birer harabe. Hangi yana baksam içten içe çürüyen temellerin üzerinde ayakta görünen solgun renkli birer dev. Kendi kendisinin gölgesinde kalan sıcaktan bi haber insanlar. Işığı görmeyen güneşin kucaklamadığı bedenler. Kim bilir kaç zaman oldu; içimden neşenin taşmadığı, gülümsemelerin yapay, kelimelerin hapis ve bedenimin tutsak, ruhumun göçebe kendimle bile uzak düşüp bulamadığım günlerden uzak uyandığım. Dünyanın bir hapislik yeri olduğunu doğrularcasına nereye gitsem ağıt nereye gitsem hüzün kime çarpsam kan. Kulaklarımda hep aynı masallar mış lar la miş ler le söylenmiş ve mış gibi yaşamların anlattığı yalanlar. Gardiyan biçmiş her insan nefsini ve terbiyeden uzak başına dikilmiş her gardiyan. Uzun dar eğri büğrü bir sokak yıllardır yürüyüp de sonuna gelemediğim. Arayıp arayıp da doğru bir yola varamadığım. Hangi şehre göçsen hangi insana merhaba desen gözlerinde ruhları asılmış insanların. Başlarında güçlü bir gardiyan. Korkutup ürkütmüş, özgürlüğü kaçırmış, sevgiyi asmış, yaşıyor gibi görünen ve sadece gardiyanın kurallarıyla gülebilen yalandan örülmüş bir dünyada yalandan yaşayan insanlar. Düzmece kurallar örülü kendi doğrularımızın etrafında, bunun içinde mapusluğumuz ve başımızda zebellah gibi korkularımız. Anlıyorum ki dünya denen mekanda yolculuk koca bir yalanın parçası olmakmış. İçime bir yol açmalıyım son gücümle kaldırmalı kazmayı ve kalbime vurmalıyım. Bir tünel oymalı ve dağların içinden yol bulmalıyım. Yoksa bu karanlık devlerin gölgesinde bir sabah soğuktan donmuş bulacaklar bedenimi. Üşüyorum yalanlardan ve örülmüş masallardan üşüyorum artık. Beni ısıtacak kalbime sığınıyorum içime iyice işlemeden karanlığın ayazı. Anııyorum ki yalnızlık baki bu dünyada, insan kendisiyle baş başa yoldaş olmalı aklıyla ruhuyla kalbiyle kendine,hüznün solgun ama sıcak kucağında.
İtiraflardan korkar insan. İyi bildiği ama iç sesiyle bile itiraf edemediği sancılı keskin uçarlı vardır önce kendine sonra can havliyle çevresine batırdığı. Söyleyip göstermeye korkmadığı güzelliklerin altında saklı olan incelikleri vardır insanların zaman zaman sığındığı ama kendine bile anlatamadığı. Koca bir dünyanın içinde milyarların küçük bir parçası ama en az onun kadar büyük bir alemdir insan. Zamanın her anında zaman kadar asıl olan ama en az onun kadar farklı. Kararlı ve kararsız anları vardır insanların yada onlar adına başkalarının aldığı kararları. Hayat bir mecburiyet yumağı. Bir kedinin elindeki yumak misali.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta