Yaşlandıkça tecrübe, bilgi artıyor. Biriktiriyor, birikiyor. Birikirken kendini daha iyi tanıyor, yönlendiriyor insan. Öncelikleri değişiyor.
Yılların neredeyse ışık hızıyla daraldığını hissetmek, tüm an’larını aşık olduğu işe öncelik vermeye yönlendiriyor. Yüreğin, gözün dilini tuvallere, şiirlere, yazılara taşıyor.
Tabii ki, kendimden söz ediyorum. Konuşmayı pek sevmem, gerilmeyince…
Düşüncelerimi sözler zayıflatıyor diye...
*******
Resimlerimde söze dökülemeyenleri, benzeşimleri, karanlığın aydınlığındaki görüntüleri, kabullenilmiş alışkanlıkları, yemek, içmek, çiftleşmek gibi sorgulamaları, varlıklarını sürdürmek için doğurgan (insan, hayvan, bitki) dişiler arasındaki ilginç ilişkileri sözsüz, harfsiz, kelimesiz beyaz veya siyah fonlu tuvallere yapıştırırken, genişleyen dünyamın içinde yaşamak anlatılmaz bir haz.
İçi boşalmış minik bir dal parçasının içine kaçan ve orada çatlayıp yeşeren tohum (ana rahmindeki embriyo gibi) , nokta kadar ışığı gördüğü yöne doğru uzayıp, büyümeyi başarıyor.
Duvar, kaldırım, asfalt, kaya çatlaklarına yerleşip yeşeren, çiçek açan bitkiler, hatta ağaç fidanları, varoşlarda yetişen tazecik bedenler gibi. Kökleriyle sarılıyor toprağa. Göklere ve geleceğin bilinmeyenine uzanıyor…
Bahçeden, ya da saksıdan ne zaman bir yaprak, bir çiçek koparsam, zararlı diyerek ot yolsam, ağaç budasam, öldürülen insanlar gelir aklıma. İnsanoğlu özgürlükleri, hakları nasıl bir anda yok edebiliyorsa, otların yaşama hakkını da ellerinden aldığım duygusuyla içim acıyor.
İnsanların çok acımasız, gaddarlıklarını affedilmeyen affetmelerle akladığımızı düşünmek, derin, görünmez,çözülmez huzursuzluklara düşürüyor beni.
Hayvanlar… Bitkiler… parayı bilmez ama onların yaşama haklarını da çoğunlukla para için, keyfimiz için almıyor muyuz onlardan? Şikâyet edemezler, sızlanamazlar, çığlık atamazlar. Karanlığın çok kısa aydınlığında yıldız gibi kayıp giderler. Sessiz ve izsiz…
mebrure coşkunsu/su coşkun 2000-Blk
Not: Tasarladığım kitabım 'TUTUNDUKLARIM' adıyla Temmuz 2009 da (MOSS yayınlarından) piyasaya çıktı. İnternet yoluyla kitapsal.com adresinden temin edilebilir.
Eserleri
YENİ HABER GAZETESİ' nde (Balıkesir) 23 yılı aşkın "GÖZÜN GÖRDÜĞÜ, KULAĞIN DUYDUĞU" adlı köşemdeki köşe yazılarım, resimlerim, şiirlerim ve de biraz hayatın içindeki çabalarımdan derlediğim "TUTUNDUKLARIM" adıyla MOSS yayın... bir kitabım var. 30 RESİM SERGİSİ, YÜZLERCE RESİM. HİKAYELERİM de var, henüz yayınlanmamış..
KENDİ İSTEĞİMLE 2015 HAZİRAN'INDAN İTİBAREN İST. BAHÇELİEVLER SHÇEK HUZUR EVİNDE KALMAKTAYIM.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!