Ey gönlüm! Daraldığın demlerde İstanbul’u an
Dirilir içinde solan çiçekler o an
Üsküdar bir Çamlıca masalıyla mağrur
Şanlı efsanelerin dingin giziyle mesrur
İstanbul’u almış alan başka kim alacak?
Yeni gelin edasıyla süzülür salacak
Fırtınaya tufeyli ruhuna ararsan yaren
Eyüp, nur deryasında aksakallı bir eren
Beyoğlu’nda riyazet kaldırımlarda sürünür
Hayat hüznün kan rengine bürünür
Sirkeci’den kalkan tren söyler hasret türküsünü
Dinle vagonlarından yolcuların öyküsünü
En yalın haliyle nükseder, Emirgan’da vakar
Vakarı nüansında gizli, nigahında aşikar
Güzün adalarda şevkin feneri söner
Yazın coşkulu şarkısı içli gazele döner
Surların dokusunda harmanlanır destanlar
Eminönü’ne dizili sahaflar, bedestanlar
Aksaray’da sükunet, Kumkapı’da kargaşa
Arbedeye aşinadır Gaziosmanpaşa
Nasıl da yakışıyor Beyazıt’a hengame
Asırlık çınarlarında hüzzam bir name
Ortaköy’de tasvirden muaf bir cezir yaşanır
Fazilet, ihtirastan tek celsede boşanır
Hisarda bulutlar adeta bir ak şamdan
Kanlıca’nın yoğurdu, amadedir akşamdan
Fatih, Fatih’ten kalan en yegane yadigar
Tarihin tuvalinde Sultanahmet bir nigar
Marmara mavi bir göl gemiler kuğusu
Yalnız gecelerde tüter sırların buğusu
Nişantaşı bir genç kız incecik, selvi boylu
Beykoz saray lalesi gibi ezelden soylu
Zincirlikuyu’ya mahzun düşer baharda ilk cemre
Bir fatihaya hasret, ölüler denilen zümre
Yaşlı yüreklere cefa Balat’ın yokuşları
İkindi çayına mihman hüma kuşları
Gurbette sılam, çölde vaham, hayatta nevam
İstanbul benim me’valardan özge me’vam
Kayıt Tarihi : 22.4.2006 23:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (5)