Mavi önlük tarihe karışıyor
Mavi önlük tarih oldu diyor sayın bakanım ne güzel diyor
Yeni kıyafetler elbette bütün TÜRK çocuklarına çok yakışacaktır çağdaş modern bir Türkiye için şart
Şimdi daha siyah önlüğü tanımayan ve maviyi de henüz giyme şansı olmamış çocuklar kimin hangi vatanın evlatları sizce sadece sekiz yaşında ki Zeynep bir mavi önlük giymiş ve de diğer çocuklar gayet çağdaş bir şekilde giyinmişler renge renk ve yalın ayak kiminde üst yok kiminde alt yok işte çağdaş bir ülke burası Türkiye değimli açık havada topladığı örencilere harfleri tanıtıp okuma yazma öretiyor ve göz yaşına boğularak öğretmenimiz yok okulumuz yok diyor…
Sayın başbakanım bu kervan yürüyecek diyor günlerdir medya patronuyla girdiği tartışmada
Şimdi sormak istiyorum sayın baş bakanım bu kervan aydın doğanın rezistansına kadar mi yürüyecek yoksa oradan geçipde sekiz yaşındaki bu minik öretmenin köyüne doğru bir kara tiren yolluyacakmısınız içinde olmak isterdim
Şu sekiz yaşındaki Zeynep’in ellerinden öpmek isterdim o kalem tutan o titrek sesiyle oradaki çocuklara haykıran yüreğinden binlerce kez öpmek isterdim
Zeynep’in heykelini baş öretmenin yanına dikmek isterim hemen yani başında bir tavuk yavrularını almış yani civcivlerini almış yemliyor hayata dair eğitim veriyor işte en büyük örnek bu olmalı bence tavuk anaç olduğunu yavrularını koruma gereğini kavramış ve de koruyor eğitiyor besliyor bizim yavrularımız değimli bu köydeki çocuklar her aile okul döneminde bir yavru misafir etse yada devletin gücü yetmiyor mu oraya bir baraka kursa onlar lüksü sevmez bilmiyorlar çünkü sadece bir tahta birkaç kutu tebeşir bir öretmen
Medya patronları bunca oteller zinciri bunca kuruluş servetinize servet kattınız birde baraka katın ne olur..
Bu yavrular bizim bu vatan bizim bu kervan yürüsün Zeynep’e ulaşsın herkes elini uzatsın.
Görelim bu yavruları oradaki anaç tavuk kadarda mı olamıyorum bütün annelere bu çağrım birer çocuk alalım yada kurtuluş savaşındaki nene hatunlar kara Fatmalar kadar olamıyor muyuz sırtımızda taşıyalım tuğlaları haydin bir baraka yapmaya gidelim bu evlatlara bir harf öretmeye inan ki onlar bizden çok şey istemezler sadece bir öretmen birde başlarının üstüne bir dam bu yazıyı okuyan herkese sesleniyorum uzatın ellerinizi işte elim uzandım size hadi bizde bir kervan yürütelim Zeynep öretmenin köyüne öpelim o minicik ellerini silelim göz yaşını hadi buyurun ben buradayım
Sevgi ve saygıyla
Hafize kılıç
Hafize Kılıç 2Kayıt Tarihi : 10.9.2008 12:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sultan İkinci Mehmet, bir cihangir, devrinin fikir âleminde büyüklüğünü kabul ettirmiş essiz bir kıymet olmasına rağmen, elini öpeceği bir üstadı, nazlanıp sesini yükselttiği zaman “hizaya gel” diyerek karşı koyabilen bir hocası vardı. İskender, Sezar ve Napolyon da birer cihangirdiler. Fakat bütün kabiliyetlerine rağmen, birer malzeme olmak-tan kurtulamadılar. Fatih kendine karşı hesap vermeye mecbur edilmiş, manevi terbiyesinde nefsini kontrol etmesi şart koşulmuş birdir. Bu yüzden aralarında daima mesafeler olmuştur.
Bizans surları önünde 53 günlük çetin ve meşakkatli kuşatmanın içinde Sultanı destekleyen, bunaldığı anlarda onu ümitsizlikten geri çeken “fetih mutlaka müyesser olacak” diyen bir Akşemseddin var. Fatih bu savaş dramının hem yazarı, hem yöneteni, hem de aktörü durumundadır. Bunalınca imdada yetişen arkadaki suflörün sesi:”korkma İstanbul’u alacaksın”.
Fatih, Bizans’ı almaya teşebbüs eden sayısız hükümdarlar arasında, gayesinin bilincine varmış biriydi. İstanbul’un fethi tarihin en çetin savaşlarından biri olmuştur. Hatta 70 parça donanmayı bir gecede dağlardan aşırıp, ordusunu en yeni silahlarla donatan, kuşatma planlarını kendi çizen, onu denetleyerek tatbik ettiren, çok kısa zamanlarda kuleler kuran, büyük toplar döktüren bu yaman kumandan, kalenin düşmediğine sinirlendiği bir zaman atını denize sürüyor. Yanındakiler “Sultanım at denizi geçemez ki” deyince İşaret parmağını kaleye doğru uzatarak haykırıyor. “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u”.
................Şimdi bunu diyebilecek kadar yürekli, cesur ve inanmış birini görüyor musunuz?
İşte bu sıkıntıların içinde zafer dileği ile Ahmet Paşayı: “Paşa velini-metim hocama git fethin gününü, saatini söylesin” diyerek Akşemseddin’e gönderiyor. Ak Şeyh fethin 29 Mayıs Salı günü mü-yesser olacağı haberini yollayıp metin olmasını istiyor. Söylenen za-man yaklaştığı halde kalenin düşmemiş olmasından endişelenen Akşemseddin’in oğlu telaş ve üzüntülü bir şekilde babasını çadırında ziyaret etmek istiyor. Lakin kapıda duran nöbetçi: “Bana, içeri kimse-yi koymayasın diye söylendi, seni içeri koyamam” diye yasaklayınca, çadırın eteğini kaldırıp babasını gözlemeye başlıyor. Gördüklerini şöyle anlatıyor. “Baktım babamın başı açık, cübbesi bir yanda, secca-desi bir yanda, gözyaşları toprağı çamurlaştırmış, yüzü çamurlu, elleri semada “Allah’ım beni mahcup etme, beni utandırma, fethi müyesser kıl” diye sesli niyazda, kendinden geçmiş. Bu niyaz hali ne kadar de-vam etti bilemem. Babamın ayağa kalktığını ve “elhamdülillah kale feth olundu.” dediğini duydum, başımı kaldırıp uzaklara baktım. Haf-talardır Bizans’ın geri ittiği ordunun kaleye girdiklerini gördüm.”
..........Peki şimdi böyle bir hoca görebiliyor musunuz?
Bizanslı kızlar, Sultanın bir delikanlı olduğunu ne bilsinler. Ellerindeki çiçek demetlerini ak ve seyrek sakallı ihtiyara uzatıyorlar. O da “padişah ben değilim” diyerek yanındaki genç serdarı gösteriyor. Fatih: “Verin verin, ben padişahım ama o benim hocamdır” diyerek tebessüm ediyor.
....Pekiii bu kadar mütevazilik görebiliyor musunuz?
Göremiyorsunuz, göremezsiniz. Çünkü vatana sevdalı kul yok bu memlekette.
Herkes öleni görüyor, yarın öleceğini biliyor, Mezara birşey götüremeyeceğinin idrakinde ama yine haramla mide şişirmeye devam ediyor.
Hafize kardeşim kim duyacak Zeynepleri Alileri ve Seni....
Allahın selamı üzerine olsun.
TÜM YORUMLAR (3)