Bin dokuz yüz on dokuz Şubat yirmi üçte,
Maraş'ın güneyinde İngiliz askerleri,
Amerikan kolejinin yanındaki kışlaya,
Gelip yerleştiler bir alay kadar ilk defa.
İngiliz birliğinde sömürge askerleri,
Hintli Müslümanlar oluşturuyordu çoğunluğunu,
Bu arada daha önce sürgüne gönderilmiş olan Ermeniler,
İşgali fırsat bilip gruplar halinde geri döndüler.
Fakat İngilizler hain Ermenilere,
Bekledikleri fırsatı vermediler nedense,
İngiliz askerlerinin çoğu Hintli Müslüman,
Zulme izin vermedi kalplerindeki iman.
Kendi hesapları vardı İngilizlerin,
Tek düşündükleri Musul ve petrolün taksimi,
Bu yüzden Maraş'ta İngilizler,
İleri gitmeyip kan dökmediler.
Ermeni teklifini de göz önünde bulunduran İngilizler,
Maraş ili Fransızlara layıktır dediler,
Aynı yılın yirmi dokuz Ekim'inde,
Şeyh Adil'e mevzilendi Fransız askerler.
Ama ırkına şeref kazandıran bir olay var ki,
Şuuruna hayran olduğum Kıpti Aptal Halil,
Hain Ermenilerin önde gelenleri,
Davul ve zurnayla yapalım töreni dediler.
Davulcu Aptal Halil, bu din meselesi ağa,
Ben bu işi yapamam, tokmağa varmaz elim,
Davulun ağzını altınla doldursanız da,
İstemem paranızı, sizin olsun paranız.
Parçalara ayırsanız beni, yine de çalmam,
Hele ki din kardeşimin yüreğine asla vuramam,
Maraş Kıpti'si bu, gerisini siz anlayın,
Ey davulcu! Şimdi vur patlasın davuluna.
Maraş'a yerleşti Ermeni ve Fransızlar,
Girdiler her ikisi de zulümle yarışa,
Sınırı yoktu zulüm ve işkencenin,
Fransızlardan daha zalimdi Ermeniler.
Maraşlı kan ağlarken, kafir sefa içinde,
Öyle aşağılık insanlar var demek ki dünyada,
Durum bu şekilde iken, tarih otuz bir Ekim,
Bir kurşunla değişti şans ve kader.
Hüzünlü ve solgun güneşli bir öğleden sonra,
Yol uzun, vakit kısa, bir türlü batmayan güneş,
Bir grup Fransız ve Ermeni devriyesi,
Kışlaya dönüyordu tamamen sarhoş bir halde.
Çarşaflı üç Müslüman Türk kadını ve bir çocuk,
Uzunolukta çıkmışlar ortaya,
Ürkek ve dikkatli gelmekteler hamamdan,
Sarhoş devriyeler ise hem sarhoş hem de meraklı.
İçlerinden biri gitti kadınların yanına,
"Nedir bu giydiğin, yüzünü kaplayan tamamen siyah?",
Elini uzattı çarşafı yırtmak için,
"Türk değil artık burası, neden bu siyah peçe?".
Kısa sürede toparlandı iffetli Türk kadını,
Ne yapmak istiyordu bu hain dinsiz alçak,
Kırılmalıydı şerefine uzanan bu el,
Derhal vurulması gerekirdi bu şerefsiz velet.
Bağırdılar, sesleri duyuldu mu bilinmez,
Bir Türk bunu görse nasıl çıldırmaz,
Deli gibi atladı Çakmakçı Sait,
Yazık, kafir mavzeri Çakmakçı'yı hakladı.
Amaçsızca ateş ediyordu çılgın Fransız,
Hala yerde kıvranıyordu Çakmakçı Sait,
Karşıda dergahında Sütçü İmam,
Halim selim ve muti kendi nafakasında.
Allah rızası için imamlık yapar,
Günlük nafakasını sağladı mı, tamam,
Kadın çığlıkları ve patlayan silahlar,
Bardakları fırlattı bunu duyan Sütçü İmam.
"Durun ey dinsizler, durun köpek soyları",
Bir bağırışla hemen tabancayı çekti,
Dan dan çekti tetiği,
Öldü bir devriye.
Yürekten çıkan bu ateş, düşmana atılan ilk kurşun oldu,
Şerefini tehlikeye atan Fransız vuruldu,
Artık kalmamıştı nafaka endişesi Sütçü İmam'ın,
Ne de olsa besleyecekti Tanrı yarattıklarını.
Silah sesini duyan diğer devriyeler de,
Kan gören kurtlar gibi aynı yerde toplandı,
Hemen kahveci Kel Hasan'ın atını aldı,
Ahır dağına doğru sürdü İmam atını.
Süleymanlı'dan gelen Fransız devriyeler,
İncebelde İmam'a rast geldiler,
Habersizdiler Maraş'taki olaydan,
Ancak İmam'ın telaşından şüphelendiler.
Durdurdular, aradılar ve buldular silahını,
İmam'ın endişesinin sebebinin de bu olduğunu düşündüler,
Alıp silahını bıraktılar İmam'ı,
Farkında olmadan kaçırdılar değerli avlarını.
Bunun üzerine Sütçü İmam, Bertizi kendine yer tuttu,
Ama sanma ellik kafir bunu unuttu,
Her gün bir masumun evine baskın yapıldı,
Casusluk yapmak lanet Ermenilerin görevi.
Ancak yiğit Maraşlı ne sindi ne de yıldı,
Korkmadı düşmanın ne gücünden ne de zulmünden,
Gerektiğinde göğsünü kurşunlara karşı siper olarak kullandı,
Rezillik getirmedi şerefine ve şanına.
Bir bakmışsınız evini ateşe vermiş birisi,
Kurşun gibi düşmana atardı kendini,
Her yer kan ve duman, düşman ürkek ve çaresiz,
Ancak yakan biziz, yanan da biz.
Geçtikçe geçti günler, hiç bitmedi ateş ve kan,
Bu şahlanışa dünya göğsünü ilikledi,
Maraş kaynayan kazan,
Kışın ortasında hazan.
Dökülen yapraklar gibiydi başlar, kollar ve bacaklar,
Bu uğurda ölmekten korkan hain bir alçaktı,
Maraşlım ne korkak, ne hain, ne de alçaktı,
Bu kavgada çok şükür tek bir alçak çıkmadı.
Yediden yetmişe can verip can aldılar,
Tarihin sayfalarında altın nişan aldılar,
Hepsi Sütçü İmam, hepsi kahraman,
Bu sadece masallarda görülen bir destan.
Kayıt Tarihi : 22.8.2024 02:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!