Masalı Onlarındı /Eeee Bebeği eee

Demokrasi, laiklik, din, tarikat, sınır, hudut doruğu haddi
Teslim olduk demek ki…
O olsun, dedim ama olmayacak söz şimdi
O denilen, diyelim ki

Anası olmasın bebeğin, babası var işte… bunu kabullendik ‘sözde’ diyelim, babası da olmasın bebeğin demeye ne kalır geriye bunun ardından, öyle ya: biz bakacağız bebeğe …canım hani sıkıştık da… gelir ardından daha… bit… kene… devam yola’lara dönelim, ampulü, çırayı üflemem ben, söner kendiliğinden ve söneceğini bildiklerini söylemeye daha zorlandırmalı gerçekten …Bilmezlikten gelenler de şöyle kenar köşesinden sızanı yalasınlar tabi... herkes kendi günahını kendi sevaplansın değil mi ama…. Ve her sıkıştıkça da: bundan ders aldık, beni vezir seçerseniz, yapmayız… uzlaşma yeteneğinin sahibiyiz, elhamdülillah diyorlar ya işte…

Haklısınız, teşekkür ediyorum… bak ben de şimdi düşünüyorum: hak veriyorum, CHP ve MHP, ki biri cumhuriyetim diğeri milliyetimdir o solmayacak olan güllerimden sevgim, AKP kadar olmasa bile, hep hatalarıyla bugün bizi faşist ne idüğü belirli belirsiz bir rejime teslim ettirdi, hiç savunma şansı bile kalmadan… faşist rejim hiç şans bırakmaz doğallığıyla da tam isabet ettirdi tabi… o başarının bereketine heyecandalar, ağızlarının salyası akıyor, aktığını gizlemeye bile tenezzüle ihtiyaçları yok... onlardan daha heyecanlı salyası sulananlar zaten bol ortalıkta... faşist rejim şans bırakmaz, çünkü ancak o zaman çullanmayı zaten hep dener ve öylesine sünepelikle de kucaklıyor hepimizi… ama daha seçilmedi ki! ...haaa… kucaklayacağım diyor, uzlaşacağım da demişti ya hani… sözünün eridir, amacının varlığına kara sine gibi… kara deme bi tanem, ampulleri var! Hem zenginler, borcunu sana yazdılar, Arap da var daha be… ohooo! Kral bunlar! Kral!
Krallar, kraliçeler bu fikri çarmıha gererler… Padişah! Hükümdar! Vesaire ederler işte…
CHP! Lütfen! Parti içi denetime elinizi çabuk tutun…haaa… bu arada unutmayın, AKP ‘kağıtta yazarak’ imzalı bile verir sözünü… konuşa konuşa ahbap olur benimle, kebap kalırım geriye…bu süre için engel olmaya tutumlanın ne olur… MHP biraz onlara dikkati dağıttırmayı dene…af edersiniz! Kendi kendime konuşmaya dalmışım… doğaldır böyle haller, afetlerde… nerde kalmıştım? Haa… bebek konuşuyor varsayalım:

Anası elinden alınan bebek feryat eder tabi:
Annnnnneeeeeeee…. (Nefesi tükendikçe de)
Neeeeeeeeee…. (Cevap sesi değil bu… çocuk, ‘a’ ekleyecek gücü bulamıyor sadece….)
Eeeeee………(buraya kadardı takati…. şimdi dinleyeceği ‘ninni’ sadece)
Eeeeee bebeği eeeeeee
Hakimiyet elimdeeeeeeee
Şobeledim işte ebesin ebeeee
Eeeeee bebeği eeeeeee (ve her yeniden yine... eğitime örneğin...)

Ve böyle: Hadi millet adımızdan vazgeçtik diyelim… adımız, soyadımız ne işe yaradı şimdiye kadar? Nüfus Hüviyet Cüzdanı ne işe yarıyordu be? Pasaport çıktı hatta! Niye? Şimdi onlar ne olacak? Önce adımızı beğenmeyecekler, pardon, şu masal hani:

Demokrasi, laiklik, din, tarikat, sınır, hudut doruğu haddi
Teslim olduk demek ki…
O olsun, dedim ama olmayacak söz şimdi
O denilen diyelim ki…..

Emrindir! Sürecindeyiz şimdi… sonra soyadımızı… ne var dünyada şimdi?
Bit, çakal, tilki, koyun, kuzu, inek, dana
Ağaç, çınar, söğüt, fasülye, hıyar ve insan!

Hayvanlar sırada … yok yaaa… anan var mı ki sorayım, anan güzel miydi senin diye? … adı yok onların...hayvan hayvan işte... Sonra bitkiler…çeşitleri yok imanım… onlar bitki… yok, olmaz! ‘doğa’ diyeceğim onlara ben! .... Olsun be keriz! …inanmıyorum, oldu be… ehh! buna da şükür… biraz taviz kazandım…neyse…

Tavizden kala kala: İnsan - Hayvan - Doğa

Dünyanın ilk yaşam belirtisine doğru ‘geriye’ adım adım… Hep Allah mı tufan yaratır? Avrupa, Amerika, İngiltere’nin ağaları var Yahudi! Ve onlar ki:

Bunalırsam yakarım seni
Keyfime de hem ağam olursun
Geçinir gideriz birlikte! .............Masalı onların!

Ben ne işe yarayacağım bu alemde? Peki! Bu dünya sadece onlardan bir alem, kabul ettik diyelim
Dilen be! Dilenci ruhlu akape! Dileeeennn!
Dilenciliğe de zaten alıştı usul usul millet diye sinekliğini geçinen!

Bir ilaç düşer inşallah gökten! İyileşir misin?
Ben nasıl mıyım? Sormayın be!
Gülmekten sağlık doğuruyorum! Gebeymişim ben!

Zaten, gülmek sağlıklıdır diye program var ya hani, Amerika tv’sinde ne olursa dalga dalga yayılıyor… sinüs, cosinüs çiziyordu ya tahtada öğretmenlerimiz, bir de hani üç top bir elinde beş öbür elinde, havaya atıyor ya hepsini bir ritimde, çember oluşuyor ne güzel…yetenekli…

Ne yaparsan sen doğuruyorum yaşama sevgi ben doğuyorum….
Bu cümle varlığımı şimdi ben deşeceğim, döşeyeceğim yani:

Saatleri günlere, günleri haftalara
Haftaları aylara, ayları mevsimlere
Yıl hatıralarıyla böyle ilk ay ocak
Dört mevsimden ilki bu başlayan

Ocak ayında kar tipilieri gibi ne yaparsan sen
Nisan fideleri gibi ‘yaşama sevgi ben’
Ne yaparsan ‘sen’ doğuruyorum ağustos sıcağıyla yana kavrula
Yaşama sevgi ‘ben’ doğuyorum
Ekim tohumundan bu ikrama ne yaparsan sen
Doğuruyorum yaşama
Dört mevsimin her birinde tek tek
Bu fark ile ‘aralık’ta
Doğuruyorum yaşama, sevgi ben doğuyorum
Mevsim gibiyim
Doğa sevgiyle yaşar saygıyla korunuyor(um)
Çılgındır Türk ruhum
Doğa varlığı bu, çılgınlığı sınır bilmiyor işte...

Bilen var diyen, kendini yiyen kemirgen gibiler
Kimi de enkazlardan kurtarmayı seven gönüllüler…
Şeytan kötülüklerle geçinir hak yok onda, öncelikler vardır
Yılışmam için biraz da bana bıraksana haliyle dilenciliği
Oysa melek iyilikler birliği hak ve öncelik hakimi, hekimi
Şeytan kötülüklerine mafyalığı kullanır işim bu diyerek
Ve öyledir de, öncelik ve hakkı incitemeyeceğini bilir
Boşta kalanları toplar eğitir kendi adına ama iyilik yanında
Birlikte yaşarlar, bedeviler ve devlet gibi…
Dokunmazlar ama birbirlerine bir fark ayrıcalığı nüansı olarak
Adı üstünde olduğuyla şeytan eğittiğini kaybetmeyecektir
Yokluğuna kimlik verdim ölüsü ayrılır benden sadece der

‘İnsan’
Olmak çok zor! Bu yaşamı sürmek daha da zor!
‘Dünyada’
Bedenim toprağına ruhum uçmaya, yer vardı gök vardı
Yurtta ve cihanda barış, inancıydı bağımsızlık karakteri
Vatan varlığı ve bütünlüğüne
‘Çevremde’
Ben gerçektim, masalı onlarındı….
Bu karar varlığım! yeter mi anlaşmamıza?

Ağustos 2007