Sonu da güzel aslında ama ben her zaman ilkini tercih ederim. Bahaar, bahardan söz ediyorum canım ilkbahardan. Fazla bekletme sevgilim, gözümüz yollarda özlemle seni bekliyoruz baharım. Hele o beyaz beyaz çiçekler açtı mı, sabahın köründe cıvıl cıvıl kuşlar ve cırcır böcekleri ötmeye başladı mı değmeyin keyfime... Sade benim keyfime mi? Kedilerin, köpeklerin, böceklerin, sineklerin, kelebeklerin, kurbağaların ve bilumum canlının da değmeyin keyfine...
Bakın adı bile yetti daha üçüncü cemre bile düşmemişken. Hadi atın kışın miskinliğini üstünüzden, kışın sünepeliğin i bir kenara bırakın. Çekin ciğerlerinize sabah işe gitmek için yola çıktığınızda baharın o sakin ve dingin havasını. Güvercinler ve serçeler çoktan dallarda ve telefon tellerinde ki yerlerini aldılar bile, çifte kumrular ilanı aşka başlar kısa bir zaman sonra, magazin gazetelerine reklam olmadan asla. Tabiat ana canlanmaya başladı. Bir müddet sonra akşamları camları bile açarsınız ara sıra...
Sanmıyorum ki şair ve yazarlara ilham veren bahar kadar başka bir mevsim olsun. Tabi ki vardır yazdıklarını ürettiklerini başka başka mevsimlerde fazlalaştıran, ama genel olarak bahsediyoruz bu durumdan...
En başta hava kirliliğinin minimuma indiği bir mevsimdir bahar. Kız Çocuklarımıza çok takarız bahar ismini. Aydınlık bir mevsimdir, kışın kısa günleri ve uzun geceleri gider, yerini geceleri bile dışarı rahatça çıkacağımız bahar ve yaz günleri alır. Güzel şiirler ve şarkılar vardır bahar ve yaz üstüne. Hemen aklıma gelen biri ki zamanında ben çok sevmiştim bu şarkıyı herkes gibi. Şöyle devam eder gider sözleri ''Baharı bekleyen kumrular gibi sen de beni bekle sakın unutma, ellerin havada gözlerin yolda bir tanrıyı bir de beni sakın unutma.'' Bülent Ersoy'un ya da Muazzez Abacının o gür sesi hem kulağımıza hem de gönlümüze hitap eder ve mest eder bizi...
..
Okulların yaz tatiline girmeye hazırlandığı ve ısının 40’lı dereceleri çoktan aştığı şu terletici Haziran Günleri’nde stresli bir eğitim öğretim yılının yorgunluğunu kısa bir süreliğine de olsa üzerimizden atmak ve yıl içinde gözlemlediğimiz iletişim kopukluğunu az da olsa giderebilmek için bahaneler girdabında çeşitli teoriler üretme peşindeydik. Özellikle de arkadaşımız Özgü Hanım’ın “biz İstanbul’da iken…” diye başlayan eleştirel yaklaşımları da bu işin tuzu biberi olmuştu.
Diyarbakır’ımızın mavi dalgalı, beyaz köpüklü sularına öpücükler kondurarak ekmek balık kırıntılarını tırtıklayan ak martıları, ipeksi tüylerini serin esintilerin yalayarak taradığı yeşilbaşlı ördekleri ve yeşilin bilinen tüm tonlarının ahenkle dans ettiği ormanları yoktu belki…
Ama insanlık tarihinin ak saçlı tanrıçası gibi Doğu Anadolu Dağları’ndan doğup dipten sızma yoluyla Hazar Gölünden beslenen, Mezopotamya Uygarlığı’nın en verimli topraklarına can suyu olan, insanoğlunun yarattığı suni barikatlara inat Irak topraklarına geçip orada özlemle Fırat'ı kucaklayıp muradına erdikten sonra Şattülarap'ta Basra Körfezi'ne dökülen bir Dicle Nehrimiz vardı.
Efsanevi özellikleriyle Lice yakınlarındaki Eshab - ül Kehf mağarası, Dakyanus şehri… Dünyanın en bakir sularının depolandığı Eğil Baraj Gölü, Dünyadaki taş köprüler içinde kemeri en geniş olan Silvan’daki Malabadi Köprüsü…
Mavi gökyüzünden Ergani’yi mağrurla süzen Zülküfil Peygamber Makam Dağı ve Meryem Ana Kilisesi… İnsanların dünyada ilk kez yerleşik düzene geçtiği ve taneli tohumu tarlaya ilk ektiği yer olan Ergani’nin 10 bin yaşındaki Hilar Mağaraları vardı.
13. Osmanlı Valisi Behram Paşa tarafından yaptırılan Behram Paşa Camii, Selçuklu Sultanı Melik Şah tarafından yaptırılan muhteşem Ulu Cami, Nebi Camii ve Safa Cami vardı. Mart Thomas, Meryem Ana, Kırklar Kilisesi ve Mart Pityon Kilisesi vardı. Sultan Kasım tarafından yaptırılan ve 510 yaşında olan muhteşem Dört Ayaklı Minare vardı.
Bir de Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları unvanına sahip sevdalı düşlerimizin uyumaz bekçisi surlarımız vardı.
..
Cinayetti gözlerin
Bir bakışın yeterdi
Yaşama tutunmam için
Ve kezzap yalnızlığında
Mart;
kapıdan baktırır
Kabulu reddolan duanın amini için
..
doğduğum gün hüküm yedim
bedenime hapsettiler
ömür boyu
(mart '06)
..
Hayat;
Ceninde bir belirti
Bir sancı, bir inilti
Bir nefes, bir esinti
..
(21 Mart Dünya Şiir Günü Kutlu Olsun)
Bir şiir yazmak isterdim
Yüreğimin özünü söze döken
Duygularımı dizelerle anlatan
İnsanlara en yüce duygu olan
..
At gözlüğü takmakla bazen gerçekler atlanır.
El eşeğine binen, yellenmesine katlanır.
13 Mart 2004 Cumartesi, Danimarka-Køge 15.20 *7+8
..
Kaldırımlar karanlık ve sessiz bu aralar
Gece lambaları ama aydınlatmıyor geceyi, yolları…
Sokaklar tenha, sessizliği sokak köpeklerinin sesi
Ve kedilerin mart ayı heyecanı bozuyor.
Eski bir dost edasıyla bakıyor uzağa uzanan yollar
Hani desen ki beni al, götür buralardan, dünden razı gibi yollar
Hüzünlü bir bahar gecesi gebeliği taşıyor mevsim ve
..
Yaşananlardan çok yaşanacaklar vardı...
Kısmet, hoşçakal sana yolun hep aydınlık gözlerin hiç yaşlı olmasın...
Sana büyüttüğüm aşkı ancak ben böyle bitirirdim...
(Rüa_12 Mart 2002)
..
Halkın tutacağı sap ve sözde İP, sizsiniz..
Oysa yok sizde hesap.. Kendiniz İPSİZSİNİZ!
13 mart 2012
..
Halil çavuşu bekleyen kurufasulye,
Parmakları donmaya yüztutan murtaza emmi,
Yün yerine mermileri büken münise bacı,
Dünyaya ders olsun 18 mart acısı...
..
12 MART
42 yaşında bir urganım ben
lanetle sallanan darın ucunda,
Ruhunu satmış bir generalim
erini kurşunlatan kendi yurdunda!
..
Çorbalar yapıyorum acı,
Çorbalar yapıyorum tatlı,
Çorbalar yapıyorum isteğe bağlı.
(ANKARA 14 MART 2005 15:35)
..
aklına bir olumsuzluk geldiğinde
seni sen yapan Atatürk'ü düşün
01 Mart 2008 Alanya18:59
..
Yıl 1915,
Günlerden 18 Mart,
Bugün hava yine çok sıcaktı,
Buna rağmen, savaş sürmekteydi.
Ordumuz var gücü ile savaşmaktaydı.
Sıcaktan da hiç bunalmamaktaydı.
Çünkü onlar Türk oğlu Türk’tü,
..
İstemiş bilinmeyi murad eylemiş Allah
Yaratmış kînatı Habibi Ahmat için,
Ona 'Resulum' demiş, Olmuş o 'Resulallah
Göndermiş bu dünyaya, 'Âlleme rahmet' için...
7 - Mart - 2009 Amasya
..
Ah çevre ah! çok ama çok mühim bir mesele
Pek vakit yok bu sorunu almak için ele
Saç ekmek gerek dünya adındaki bu kele
Amazonlar eriyor heryer dönüyor çöle
Yaşam akıp da gidiyor karışıyor sele
(12 Mart 2007/ Kelleşen İstanbul)
..
Bitmez kan damlayan yürekte evlat hasreti
Ayırmak hiç mümkün mü acep tırnaktan eti
Bağrı yanık ana için evlat hep kıymetli
Gönlü kavurur hoyratça esen hicrân yeli
(10 Mart 2007/ İstanbul)
..
Yağmuru bekleyen rüzgâr misali
Gönlüm bekliyor gönlünde visali…
6 Mart 2011
..