– hiçbir bavula sığmayan bir vedanın şiiri
Rıhtımda tuz kokuyor hava.
Kuşlar ağır,
martılar geçiyor içimden.
Bir sandalın ipi çözülmüş —
bir iskeleye bağlanmış ama
yüreğine bağlanamamış biri gibi.
Yabancı bir ülkenin,
yabancı bir kıyısındayım.
Ama en tanıdık sızım sensin.
Bir kahveyle ısındırmaya çalıştım içimi,
bir sigaranın ucuna yazmaya çalıştım susuşunu…
Olmadı.
Ne içim ısındı
ne dilim açıldı.
Sen bir bavul bile hazırlamadan gitmiştin.
Ben ise senin yokluğunu
her bavula koyup
taşıdım, durdum.
Ne “gitme” dedim,
ne “kal”...
Çünkü bilirdim,
senin yol tariflerin
asla aynı yerden geçmezdi iki kez.
Ben hep bekleyen oldum,
sen hep yeni yollar...
Senin elinse
şehir haritalarına daha yakındı hep.
Ben mevsimleri çevirirdim toprağın üstünde,
sen pasaport kontrolünden geçerdin.
Bozkırın ortasında büyüdüm ben.
Her rüzgâr bir mevsim değiştirirdi orada.
Seninse saçların bile
kendi rüzgârını yaratıyordu.
Birlikte yürüdüğümüz sokaklar
artık başka şehirlere ait.
Bir masanın iki sandalyesi
artık iki farklı dilde susuyor.
Adını anmadan anlatıyorum seni.
Sesini unutmadan susuyorum.
Çünkü bazı ayrılıklar
adını söylemeden daha çok acıtır.
Şimdi,
rıhtımda kararan gün gibi
içim yavaşça kapanıyor.
Senin bilmediğin kadar çok sevdim seni.
Senin bilmediğin kadar sustum.
Ve kim bilir…
bir gün biri sana anlatırsa bu satırları
“Marinada Kalanlar”
– hiçbir bavula sığmayan bir vedanın şiiri
Rıhtımda tuz kokuyor hava.
Kuşlar ağır,
martılar geçiyor içimden.
Bir sandalın ipi çözülmüş —
bir iskeleye bağlanmış ama
yüreğine bağlanamamış biri gibi.
Yabancı bir ülkenin,
yabancı bir kıyısındayım.
Ama en tanıdık sızım sensin.
Bir kahveyle ısındırmaya çalıştım içimi,
bir sigaranın ucuna yazmaya çalıştım susuşunu…
Olmadı.
Ne içim ısındı
ne dilim açıldı.
Sen bir bavul bile hazırlamadan gitmiştin.
Ben ise senin yokluğunu
her bavula koyup
taşıdım, durdum.
Ne “gitme” dedim,
ne “kal”...
Çünkü bilirdim,
senin yol tariflerin
asla aynı yerden geçmezdi iki kez.
Ben hep bekleyen oldum,
sen hep yeni yollar...
Senin elinse
şehir haritalarına daha yakındı hep.
Ben mevsimleri çevirirdim toprağın üstünde,
sen pasaport kontrolünden geçerdin.
Bozkırın ortasında büyüdüm ben.
Her rüzgâr bir mevsim değiştirirdi orada.
Seninse saçların bile
kendi rüzgârını yaratıyordu.
Birlikte yürüdüğümüz sokaklar
artık başka şehirlere ait.
Bir masanın iki sandalyesi
artık iki farklı dilde susuyor.
Adını anmadan anlatıyorum seni.
Sesini unutmadan susuyorum.
Çünkü bazı ayrılıklar
adını söylemeden daha çok acıtır.
Şimdi,
rıhtımda kararan gün gibi
içim yavaşça kapanıyor.
Senin bilmediğin kadar çok sevdim seni.
Senin bilmediğin kadar sustum.
Ve kim bilir…
bir gün biri sana anlatırsa bu satırları
“Ne güzel sevilmişim,” dersin belki.
Ama geç olur.
Çünkü artık bu vedanın adresi var:
Seattle’da,
bir kadın,
sana hiç yazılmamış bir mektubu
içinde taşıyor hâlâ.
— Huri Çalışkan
Ama geç olur.
Çünkü artık bu vedanın adresi var:
Seattle’da,
bir kadın,
sana hiç yazılmamış bir mektubu
içinde taşıyor hâlâ.
— Huri Çalışkan
Huri ÇalışkanKayıt Tarihi : 30.5.2025 09:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Ne güzel sevilmişim,” dersin belki.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!