El intizar eşddü minennar,
Her delinin ilminde vakfe sırrı var.
Sana sayfaları bir daha çevrilmemek üzere kaldırılan kitapları bırakıyorum.
Aşkından görülmeyecek bir hüzün içinde,
Yoksunluğun dir halidir umutsuz bekleyişi,
Hâlbuki dilini bilen kimse kalmamış yaşayan,
Okunmuyor ne kadar sürükleyici olsa da.
Asılsız yarınlar muştular sarhoşluğuna,
Tek ama serin.
Sana önceden hiç geçilmeyen yollara dikilen trafik lambalarını bırakıyorum.
Saat on ikiden sonra yanmak ve sönmekle bir,
Sanki karabasan bağlanmış beyin felcinde,
Sanki çığıltılar uğultularla bağırıyor,
Duyulmuyor şehrin sessizliğinden.
Yürüyecek ademler muştular durgunluğuna,
Sen ama hemin.
Sana sert diktiği kozasında kıvranan az ölü kelebeğin çilesini bırakıyorum.
Bir çıksa yeryüzüne saçacak ışıltısını,
Rengarenk kanatları huşu verecek aleme,
Yırtamıyor kendi elleriyle ördüğü ipliği,
Belki de kıyamıyor hu sesine ilmeğinin.
Bir ahiret hayatı muştular sert gafletine,
Pek ama kefil.
Sana bir cünübün ümmet diyerek gaflet içinde döktüğü gözyaşlarını bırakıyorum.
Kendi halini unutup yiten nesilleri izleyen,
Öznesinden tümcesinden hıçkırıklar fışkıran,
İçinden samimi, tüm gayrisinden akil olan,
Kendi ateşini unutup başkasında yaşayan.
Pür-ü pak hadisler muştular ettiği dualara,
Az ama emin.
Sana esrarında aşkının bulunduğu yeni çıkan cinayet haberini bırakıyorum.
Dört yollarında kol gezen kolcular biliyor,
Süpürülmemiş dükkan hamur hali ekmekler,
Karanlık çöküyor asil semalarına birden,
Abi diye inliyor yerler kaynıyor denizler.
Ezan müjdesi muştular Jerusalem dibinde,
Şen ama derin.
Sana toprağında ömür sürmesi namümkün gülleri değil,
Tüm zorluklar kadar gür açan kardelenleri bırakıyorum...
Kayıt Tarihi : 6.4.2023 06:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!