l.
tek şansı yaşamak olan
bisikletli bir çocuğum ben
sokağında övgülerce kimsesiz yaşlanan
gri havasında zoraki grevler uçuran
anneme dahi söz hakkı düşmeyen bu şehirden
bakır tasların arkasına sığınarak konuşan
bir çocuğum ben
ve küçüklüğümü fırsat bilip karanlıklarla
delirmiş kaldırım taşları barındıran
beni yüzlerce kez yüzsüzce yüksüz bıraktığın
ta ürdün’den alıp aşkı ay ışığını şavkıtan
hissiz gövdemde parçaladığım sokağa
sen aldın
çirkefleşirken smokini eksik etmeyen
sağa selam verirken bile çirkinleşen
bu kötürüm halkı
sayende darbe ağları örüyor varlığıma kimi
yürümeye kör planlarını iletiyor öteki
ah evet sen soktun beni, bu yürük damarları
sen başlattın yırtık çağıltıları
annem
farz bildi bisikleti kırmayı
-rahatsız kılındı birkaç ben-
yazgıma karanfil yükü bırakanlar
ürküntülü güvercini kovarken nasıl da baktılar
nasıl da yücelttiler beni gazete başlıklarında
fark etmediler bu esrik isimleri
tonlarca yalan vesikalığı, güzel imzaları
belki çıraklık belgemi veren dahi
göz göze gelmeden çevirdi sayfayı
ve dilimde bu: bir üniforma sertliği
bir gümüş çakı rahatsızlığı
çatlayacak bir tohum senfonisi
bu bozuk esameler
çok uluslu sokaklar için değildi oysa
halk uyanınca beni
sıyırıyor damarları kefenden
sert bir taşla siliniyor ismim
halk yaşayınca beni
inkâr dolu nefesler şişiriyor ciğerleri
aşiretce kabarıyor bana kilim dokuyan eller
ölüme zerdali çiçekleri yakıştırıyor
bu pişmanlıklar
halkın şovrumlarında sergilenmesindi varsın
ben öyle benimsedim sokağı
şunun şurasında der gibi
iki hafta sonra kopacak çığlığı
ve son kez
asılı günlerin günahları ağırlığınca alnımızı
kovalandığımız taşlara koyalım
yol burada bitiyor halkım
hadi bir secde daha kaldıralım
ll.
anlayamıyorum ve başım kalkmıyor
akı büyük gözlü bin küsur polis
postallar nasıl ruhumu dağıtamıyor
berat gecesi doğmanın yükü mü bu
tövbe ederken kalkmayan yüzüm
annemin karşısında o sahte büyüklüğüm
kaç zaman sonra verildi bu hüküm
bu kaygun ruh, annem
rahminde nasıl tutuldu ölmek dolu küçüklüğüm
ölümümde öyle görgüsüzüm
annemden kopar da elinize geçerse bu
usulca ibadet ve sevaplardan bahseden ruhum
gözlerinizin ardına çekin son durağı
başım, baştaki bunu asla duymamalı
sene dirseğini çürüttüğüm kavgamı
dinleyin size nadanlık eserini anlatacaktır
ve izlerken kendimi
kafamın boğuk şahı dışından
ölmek isteği zerk olacaktır
evet o kadar ağır
yerleştiremediğim bir harf yükü
rükûyu her defasında daha alçak yapamamak
asılı günler, size okuyamadığım yüzlerce
kırgınlığın da bir savaş olduğunu gösteren
o hoyrat yüreğe yazdığım şiirler
o kadar ağır ki
kendimin azabını görmek her gün aynada
kendimi ben öldüreceğim
kırılırsa kalemin idamımı yazan
parmakların arasında
artık tüm denklemleri silin gümüş tırnaklarınızla
hüznü mesken bellediğim o beyaz düzlemi
karartın evsizleri geri çevirdiğiniz günahlarca
halkım bilsin
neden huysuz -birkaç ben-
bir eşkıya ağırlığınca
ve çılgın bu gösteri yaklaşınca
babam son bir şiir yazar benim için
keşkeler saydırarak okur
sonunda o uzun duasını yapar
âmin demek o denli sıkar canımı
ve yaşamamın isteği zerk olur babama
cebinden çıkarır hep sakladığı saman kâğıdını
tütün kokan birkaç esinti okur havaya
ve yaşamak isteği zerk olur bana
kementim paramparçadır
fakat
sırtımdaki benliğim maktul
beni boğacaktır
29nisan2023
Berat AydınKayıt Tarihi : 29.4.2023 22:41:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!