MAHZUN MAHZUNİ
................................Dar günümde eşim dostum çekildi
................................Mihrican değdi de gülüm döküldü
................................Nice umut ettim hepsi yıkıldı
................................Bülbüllerim baykuş imiş bilmedim.
Eskiler, “Bir adama beddua etmek isterseniz, O’na;‘Allah sana merhamet versin’ deyin” derlermiş. Merhamet! Taşımasını bilenler için ne büyük bir dert ne büyük bir sıkıntıdır. Düşünsenize; birinin canının yandığını bilseniz sizin de canınız yanacak, biri aç kalsa sızısı gelip sizin yüreğinizi bulacak, ka-vuşamayanın derdi sizi yakıp kavuracak…
Velhasılı onulmaz bir dert gibidir merhametli olmak. Taşıması ciddî bir sorumluluk ve yüksek bir vicdan gerektirir ki, her insan bunun üstesinden gelemez. Şâirlik bir nevi buna benzer. Halkın derdiyle dertlenmek yetmez, halka derdi olduğunu, dertli olması gerektiğini haykırmak gerekir şairlikte. Her der-dine bir em, her acısına bir teselli olmalı şâir kendi insanının. Zor zenaâttir şairlik hakikaten. Bugün bütün memlekette tanınan nice şairler vardır ki feleğin çemberinden geçmiş, hayatın her eleminden nasiplenmiştir kendince. Kendi derdi yetmemiş dertlilerin derdini de üstlenmiştir. Acısını ağıda, beklentilerini arzuhale dönüştürmüş, sevdalarını destanlaştırmıştır. Herkesin bir türküsünü rahatlıkla mırıldanabileceği âşık/şairlerden biri de Şerif Cırık (daha çok bilinen ismiyle Mahzuni Şerif)’dir. Bu yazımda size Mahzuni Şerif’i, en azından bildiğim kadarıyla tanıtmaya çalışacağım. Kelimeleri büyük bir ustalıkla kullanan Mahzuni Şerif’i, kendi kelimelerimle ne kadar anlatabilirsem o kadarıyla tabi ki.
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm