Sanki ölmüştük, buz tutmuştu bedenimiz
Vakit kar gibi bembeyaz
Uzak bir gölge belirsiz
Ölüm hiç bu kadar soğuk hissedilmemişti
Belki sessiz bir kıyamet
Ya da koca bir serzeniş
Sekizinci gün, sarhoş bir gece yarısı...
Tükenişin ötesi bu yorgun adımlarım.
Ve hemen berisinde tüm sevmelerin.
Gözlerimi koşan bir ağaca diktim!
Can havliyle çırpınıyordu suyun son umutları...
Yüksek rakımlarda bir çiçeğe rastladım,
Güneş batar, Ay doğar
her zerremi köhne bir karanlık kaplar
Bir figan dolar ciğerime bir vaveyla kopar,
Arşı inletirde beni kimseler duymaz...
Nedendir bu hüzün, nasıl bu denli içimi yakar,
Çok sonra gelir aklım başıma
Bir gün belki gelirim,
Ellerimde sonbahar çiçekleri,
Yüzünde bir türkünün naif gülümsemesi..
Saçlarının rüzgârla dans etmesi
Sanki İlkbaharın tecellisi
Yüreğimde sözlerinin derin tadı
Hangi ütopyada çocuklar ölmüyorsa ben ordayım
Şiirim oradadır umudum oradadır
Belki Platon'un hayal ettiği devlettedir
Ya da Farabi’nin Erdemliler şehrindedir
Hangi ütopyada çocuklar üşümüyorsa ben ordanım
Ve henüz kirletilmemişse demir tırnaklarla
Dünlere sözüm yok, yarına da hükmüm!
Sen gelir misin bilmem, benim vaktim yok.
Hem geleceğim diyip durma,
Bende inanmak, çürümüş tohum toprakta..
Belki herhangi bir şiirde sesim değerdi ellerine,
Ne çıkar bilmem yarına,
Bir gün, bir akşam üstünde
Bizim çatısız dam evinde
Dinlerken kurduğum hayalleri
Uzak diyarlar girdi imgelerime
Hayal hayatın gölgesinde
Dümdüz ama, aslı hep engebe
Ve bir gün kuşlarda gömülür
ölümün sessizliğine
Bir tırtıl bir yaprağı hışırtıyla yer
Sonra kelebek olur
Daha yeni uçmayı öğrenir ama kısa sürer
Bir devrimci yirmi altı yıl yaşar
Acılı gözler hatırına geldim
Kaygılar içerledim ta yüreğimde
Gecenin, hüzünlü şarkısı altında
Çocukluk anılarım yanı başımda
Şu intizarı yazmak kaldı bana
Ve sen gidiyorsun
Hüküm sürecek artık yalnızlık
Ağustos soğuk olacak mesela
Yıldızlar mat, ömür gri
Asitli bir sevda üzerine söylenecek
Söylenmek istenen her şey
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!