Sevmek gerek dünya henüz dururken
Sevgi köprüdür yüreğe yol olur.
Nefret belası tuzaklar kurarken
Sevgi köprüdür yüreğe yol olur.
Nice taştan kalpler erir severek
sarı bir sonbahar günü
vaktimiz dolar dolmaz gideceğiz
doldurup hayat hasadını ömür sepetine
sessizce veda edeceğiz.
bir ilkbahar sabahı uyanmıştık gün ışığına
Yer Makedonya bin dokuz yüz on iki yılıydı
Yeni gelen küçük kız bebeğin adı Nazlıydı
Annesi İbişoğlu kızı Fatma, babası Çakırın Ahmet
Nazlı daha bebekken Balkan’da koptu kıyamet
Kızına doyamadan babası seferberliğe uydu
Giderken içinde dert karısı ve çocuğuydu
Türk'e yurt olmuştur bu kara toprak
Mağrurdur insanı sanmayın ürkek
O, bu ne der diye hesap ederek
Aziz Vatan savunulmaz bilinsin.
Kan akıttık bin yıldır bu toprağa
Osmanlı mirasıdır yeni değil bu sistem
Pişmiş aşa su katmak değil benim kastım
İçim elvermiyor yoksa da içinde postum
Kıymayın özel idareye bir ecdat eseridir.
Köylünün ayağında yoldur sudur kanaldır
Aralanınca kapısı rüya alemlerinin
Geçmişe bir yolculuk başlıyor gizemli.
Unutulmuş dostlar tanıdıklar
Zamandan mekandan arınmışlar
Çoktan yok olmuş bedenlerle
Yarenlik ediyorum yabancı diyarlarda.
Yer içer yaşarsan hayvan misali
Um(u) runda değilse gayrinin hali
Gözünü boyarsa dünyanın malı
Boş yere yaşamış doğmuş demeksin
Yetim öksüz bilmez hakkını yersen
Bin üç yüz seksen dokuz, yirmi sekiz haziran
Görmedi böyle savaş, böyle kanlı gün Balkan.
Bir tarafta Sırp, Boşnak, Arnavut, Bulgar, Ulah
Bu yanda yiğit Oğuz, kükredi Allah Allah!
Aşığıyım dört köşenin
Öz vatanım Anadolu
Ortağıyım her neşenin
Öz vatanım Anadolu.
İstanbul müstesna belde
Koltuk dedikleri sihirli nesne
Koltuğun sevdası candan öteymiş.
Cümle amir memur koltuğa teşne
Koltuğun sevdası candan öteymiş.
Çoğu deridendir kimi kumaştan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!