Muharrem ayının onuncu günü, Aşure günü.
Kazanlar kaynadı eldekiler atıldı şükür için oruçlar tutuldu
Gökler ve yerler nizam halinde bir durdu
Kalplerden dillerden zinkafı kaldırdı herkes secdeye durdu
Evlilik
Bir adamın umuda seslenişi
Feryatların hak’a varışı
Düğümlenen sözlerin bağdan kopuşu
Sarılışın beraberliğin tam oluşun
kurt dediğin sisli havalarda ulur
çakal dedğin dağlarda yerlerde sürünür
Hainlik diz boyu bürünür
Lalezanları Uçurdum
Yaprakların Sarıp Dökülmesi
Kuşların Sensizliğe Karışması
Rüzgârların Uğultusundaki Çığlıklar
Yüreğime Bir Burukluk Dökülür
Baba evini karalara bulanmış
tahta kapının önünde helalleşin
yüreğe diken batar gibi battı ayrılığa
elimde kaldı gün sayırak yapılan ceyizler
hhepimiz çocuk ken sokaklar oynardık
bazen dövüşür barışırdık
büyüklüğe dair hayaller kurardık
ama mutluluğumuzu üzerimizden atmazdık
biz daha çocukken
Gören sanır ki sevdadan zevki sefa çekerim
Yüreğimde yanar kül olur mecnuna dönerim
Dilden söz söyledikçe özlemlerle nar’a düşer dururum
Gülün açılıyla bülbülle yâre-i hicran çekerim
Gözleri boyayan siyah boya şehvetini
Dillerin dolanmaları Zinkaflı kelimeleri
Kulakları tırmalayan gıybet iniltileri
Ellerin kibir tohumuyla çekişmelerini
Vicdanları yürekliğin saflığı yalanlarıyla temizlemeleri
Bilmezdim herkes anlatırdı gülerdim
Gecenin esişini sabahın meltemiyle karıştırdım
Gözlerime taktığın tebessümle çınarlar devirdim
İlk çığlığınla yüreğime aktı sessiz gözyaşlarım
İlk oyuncağını alışımda hayallerime bir şeyleri akıttım
Her gece aynı yine yıldızlar ve yalnızlık
Küf tutmuş gözlerden akan yaşlar
Dudaklarda Kelepçe vurulmuş sözler
Birikmiş avuçlarda ayrılık külleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!