Mahir Celik Şiirleri - Şair Mahir Celik

0

TAKİPÇİ

Mahir Celik

Yollarda yetim yıldızların bıraktığı bir sızı
ve yüreği kan kırmızı
bir kadın, serseri mevsimleri
peşinden sürükler gibi
adımladı yorgun bacaklarıyla yazgıyı.

Devamını Oku
Mahir Celik

bir ilik bir düğme
bu kadar basit soyunmak
oturup dünyayı kurtaralım
avuçlayıp saçlarını koklamalıyım
sonra mezarlar uyansın bakışlarımda

Devamını Oku
Mahir Celik

-eski bir şiir benimkisi, masal değil
belki de bir masaldır, şiir hiç değil! ...-

bir tuğba masalı

yaz günlerinde başlamış

Devamını Oku
Mahir Celik

İlginç bir dönemden geçiyoruz. Politikadan ekonomiye, sosyal bilimlerden kültüre dek yaşam içinde önceden tanımlanmış bütün alanlarda, mevcut değer yargılarının altüst olduğu, bilgi nesnesini incelemeye yarayan yöntem ve araçların ihtiyacı karşılamadığı, dahası bilgi nesnesinin kendisinin varlığının kuşkuyla karşılanması gerektiği söyleniyor, yazılıyor. Bu tartışmayı başlatan çevreler geleneksel argümanların çöktüğü, yıkıldığı, alaşağı edildiği iddiasını sonuçlandırmak üzere, bütün bu alanlardaki sözde değişimi, -aslında tartışma öncesinde geliştirilmiş- neo ve post öneki taşıyan kavramlarla tanımlıyorlar. Postendüstriyel, postfordist, neoliberal, postmodern gibi sözcükler, dönemimizi açıklayan kavramlar olarak kullanılıyor. Bu kavramlar ve kavramlara yüklenen anlamlar, postmodernizmin bir Aydınlanma mirası olan tutarlılığa yönelttiği eleştiriye rağmen, gerçekte bir politik sistemin, hiçbir alanı ihmal etmeyen yeniden yapılandırma projesinin birbiriyle bağıntılı ve tutarlı öğeleri olarak tablodaki yerlerini işgal ediyorlar. Kuşkusuz bu yeniden adlandırma ve anlamlandırma çabası ilk önce kültürel alanda başlamıştı. Doğal olarak, kavramlarının yeniden kuruluşu bakımından en çok mesafenin katedildiği alan da kültürel alan oldu.

Önceleri çetrefil metinlerle uğraşmayı seven entelektüellerin ilgi alanına giren sanatta postmodernizm tartışmasının dar bir platformda ve fantezi düzeyinde kalmaktan çıkıp önemli ölçüde popüler alanlara sızarak, halkın doğrudan temas ettiği kültürel etkinlik ve ürünlerin perspektiflerini belirleyerek 'halklaşma'ya başlaması, bu kurgunun düşünsel bakımdan tahribat yaratıcı etkisinin giderek artmasına neden oluyor. Postmodernizm, kültür ve sanat açısından tahrip edici etkisini, 'kuram'ın, geleneksel ve eskimiş ilan ettiği sanat anlayışına yönelttiği ve birçok koldan oluşturduğu eleştirileri, zaten var olan belli bir hoşnutsuzluk üzerinden doğru sorular sorarak geliştirmekle kazanıyor. Problem, eleştirinin kendisinden ziyade sorulmuş sorulara verilen yanıtlarda. Postmodern kuramcıların, bir yeniden üretim süreci olan kültüre; yeniden üretimin bir diğer alanı olan tüketim sürecinde insanın da nesneleştirildiği (Baudrillard) , sanat eseri karşısında öznenin anlamlandırma yeteneğinin önemli olduğu (Derrida) gibi itirazlarla yaklaşması bu teorinin reddedilemez haklılık gerekçelerini oluşturuyor, ama nesnenin, öznenin, ve gerçekliğin kendisiyle, gerçekliğin algılanma biçiminin sınıf dışı bir platformdan öneriliyor oluşu bu kalkış noktasından açılan yolu yeni (neo) idealizme bağlıyor. Gerçekten de kültür ve sanattaki bu postmodern yönelim yeni idealizm olarak tanımlanmalı. Çünkü, Aydınlanmayla ve Aydınlanma'nın mirasını geliştirip onun pozitivizmini diyalektik materyalizmle aşan Marksizmin, ayakları üzerine oturtmaya çalıştığı gerçeklik, bütün bu çabaları mutlak ve merkezi bir otorite kurmakla suçlayan postmodern filozoflar tarafından eski baş aşağı konumuna getirilmekte. 'Otorite'ye, 'merkez'e öfkeli ve anarşizan bir tepki göstererek bütün eskimiş ve 'mutlak' bilgiyi, değişen dünyanın mevcut bilimsel yöntemlerle anlaşılmasının olanaksız olduğunu öne sürerek yadsıyan ve şimdiye dek dışarda bırakılmış, önemsiz görülmüş olanın itibarını gözeten bir bakış açısı geliştirdiğini iddia eden postmodernizmin nesnel dünyanın anlamlandırılmasına ilişkin tezleri reddedemediği tek mirası, idealizmi tasarruf ediyor. Gerçeğin idealist algısının, anlamlandırmanın ilahi öznelliğinin yüzlerce yıl süren bir mücadeleden sonra yıkılışından arta kalan kalıntılar bugün -Nietsche'den esinlenmek üzere, yüzyılın son çeyreğinin başlangıcından beri- ciddi bir gayretle yeniden canlandırılmak üzere.



Devamını Oku
Mahir Celik

Postmodernizm tartışmaları kültürel teori alanında, modernist sanat biçimleri ve pratiklerinden koptuğu iddia edilen bir dizi kültürel yapıntıyı tanımlayan mimari, edebiyat, resim vb.alanlarda yeni “postmodern” kültür biçimlerinin işaretleri olarak başladı. Postmodernizm,”yüksek modernizm”in ciddiyetinin aksine yeni bir ilgisizlik, yeni bir şakacılık ve herşeyden önce Andy Warhol’un ‘pop art’ında somutlaşan, ama aynı zamanda Las Vegas mimarisinin törenlerinde, rastgele bulunmuş nesnelerde, happening’lerde, Nam June Paik’in video düzenlemelerinde, yer altı filminde ve Thomas Pynchon’ın romanlarında ortaya konan yeni bir eklektizm sergiledi. Modernist sanatın ince işçiliğinin, biçimsel bilgiçliğinin ve estetik talep karlığının aksine, ’yüksek kültür’ ve ‘popüler kültür’ biçimlerini karıştıran, estetik sınırları altüst eden, sanatın alanını reklam imgelerini, televizyonun oldukça değişken mozayiklerini, soykırım sonrası nükleer çağın deneyimlerini kapsayacak denli genişleten ve herzaman tüketim kapitalizmini çoğaltarak üreten postmodernist sanat bölük pörçük ve eklektikdi. Yüksek modernizmin ahlaki ciddiyetinin yerini ironi, pastiche, kinizm, ticari tutum ve kimi durumlarda dobra bir nihilizm aldı.

Sonuçta modernizm ‘yüksek sanat’ın yasası ve bir parçası haline gelirken, postmodernizm pop art’da aynı zamanda dönemin mimarisinde, filminde ve edebiyatında görülebilen ‘anything goes’ (her şey uyar) yollu bir popülist estetik sergiledi. Modernist sanatın büyük bir kısmı geleceğe yönelimliydi, yeni olanın karşısında coşkuya kapılıyor ve yeniliği hoşnutlukla karşılıyordu; postmodernist sanat ise bütün bir sanat tarihinden seçilmiş stillerin,biçimlerin ve türlerin eklektik karışımları içinde eskiye nostaljik hayranlığı yeninin karşısında büyülenmeyle kaynaştırdı. Ayrıca, felsefe alanında, Kartezyen-Lockcu-Kantcı gelenekler içinde kurulmuş bulunan iflas halindeki felsefeye ihtiyaç olduğu iddiaları ortaya çıkmaya başladı. (Bernstein,1985; Baynes et.al.,1987) . Bu modern felsefe geleneğinin, felsefenin sağlam bir temeli ve felsefi sistemlerin garantisi olarak hizmet edebilecek mutlak bir hakikat yatağı arayışı içindeki boş ve olanaksız rüyalar tarafından yıkıldığı iddia edildi. (Derrida,1976; Rorty,1979) . Bunlardan bazıları Batı felsefesinin temel metafizik öngerektirimlerinin köklü sorunlar barındırdığını iddia ettiler; sözgelimi Derrida, çift değişkenli düşünme sisteminin, logosentrizmin ve konuşmayı yazı karşısında ayrıcalıklı kılmanın modern felsefeyi hükümsüzleştirdiğini iddia etmiştir. Derrida ve diğerlerine göre çift değişkenli metafizik sistem kurbanlarını, felsefenin çok özenli bir yapıbozumunu (deconstruction) ve kökten yeni bir felsefi pratiğin ortaya konmasını gerektiren umutsuz metafizik tuzaklara düşürmüştür. Bu iddia, felsefenin postmoderneleştirisinin habercilerini Nietzsche, Heidegger, Wittgenstein ve Dewey’de; Sade, Bataille ve Artaud gibi daha marjinal yazarlarda buldu (Foucault,1970; Rorty,1979) .

Habermas (1987) gibi diğer toplumsal teorisyenler ise, tarihte postmodern bir kırılmanın ortaya çıktığı iddialarını reddederek, yeni muhafazakar ideolojinin bir biçimi olarak yorumladıkları postmodernizme saldırmaktadırlar. Bu tartışmalar karşısında, toplumsal teori olarak postmodernizmin en önemli ifadeleri arasındaki farklılıkları ayrıştırmanın ve yeni postmodern toplumsal teorilerdeki merkezi konumları, içgörüleri ve sınırlılıkları birbirinden ayırmanın zamanı gelmiş bulunuyor.

Devamını Oku
Mahir Celik

Dümbüllü olurum

Mesela daha aşağılarda atar kalbiniz
Daha bulanık yüzülür aynalardan
Daha yukarıdan işersiniz üstüme
Ben ıslanmadan

Devamını Oku
Mahir Celik

Bir İstanbul Masalı (Uçmanın da Bir Makamı Var)



...........................................Hezarfen Ahmet ve Kazım Koyuncu Çelebi'ye

Devamını Oku
Mahir Celik

taşları gece ıslanır bu caddenin
sebebi kara sayfa voltaları
akşam ıslaklığı sünger yüreklerin
haletinden ıslatıvermiş yolları
akşama dek sıkılmaz bedenlerin
sıkılınca bent edilmesi güç sıvısı

Devamını Oku
Mahir Celik

değil mi ki öpüşmek
dudakların tokalaşması

paylaşımcı ekonominin çenesinde
başka türlü yüzleşir ağızlarımız

Devamını Oku
Mahir Celik

derinliklerden uzanır
elleri şairin

şiirin çocukları ağlar
grili sokakların küçük adamları
selüloz kaderin forsaları

Devamını Oku