Ne zaman gitsem, zaman eşikte beklerdi.
İçeride televizyon açık,
hayat sesini kısardı;
müşteriler, birer tespih tanesi gibi
aynaların önünde sıraya dizilmiş
kendi sessizliğine çekilirdi.
Berber başlardı söze;
ekonomiden girer, magazinle soluklanır,
mahallenin gizli sırlarını dökerdi tezgâha.
Sözleri, duvardaki eski takvim kadar sahici,
demli çayın buğusu kadar tanıdıktı.
Saçlar, makasın soğuk ritmine teslim;
sakallar, usturanın çeliğinde
zamanın pasından arınırdı.
Yerde, renk renk kıl yumakları;
hayatlardan kopmuş heceler gibi,
unutuluştan bir ağ örerdi köşelerde.
Aynalar, gerçeği en çıplak haliyle haykırırdı.
Kimi yansımasından sakınır,
kimi olmak istediği o yabancıya
bir çift göz emanet ederdi.
Başlar lavabonun beyazlığında eğilirken,
sular yorgunluğu ve kederi alıp götürürdü.
Köpükler, birikmiş anılar gibi
akıntının karanlığına karışırdı.
Berberler, dilsiz dertlerin kadim nöbetçisi;
hayatın fazlalıklarını tıraş eden,
mahalle denilen o yerel tarihin,
sesini dinleyen gerçek şahitlerdi.
Kayıt Tarihi : 28.12.2025 10:02:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!