Suyla dolu bir bardak neyse...
Öyle, lebe leb galeri gazla,
Koltuğa bir çivi daha çakıp
sağlamlaştırmak için yerini,
yetkililer,
sürdürmek ister üretimi.
Bugün! bir başka gün...
Bir başka sıkıntı var içinde,
ekmek bekleyen,
yarım düzüne boğaz evde,
kazmayı bıraksa,
düşecek kim bilir, ne hallere.
yılların verdiği tecrübe mi?
yoksa ilahi bir içgüdü mü,?
Ruhu sıkılmış... bunalmış...
Ne vazgeçebilir, ne girebilir madene.
Bir tedbir alınsın diye bekledi.
Ve kulakları,
Dur! diyecek bir sese kilitlendi.
Ortalık gergin, sıkıntı dalga dalga,
Yetkililer, boy gösterir, girişte.
Birer birer verilmez bu kavga,
Tehdit vardır bunun altında sinsice.
İçerde çalışanları düşünür,
Bir cesaret verir kendine...
Sert bir tavırla tükürür,
Yürür bacaların içine.
Daha başlamadan bastı sıkıntı.
Şöyle bir etrafına baktı...
İçinden, bir şeyler fısıldadı,
Ve kazma havaya kalktı.
Büyük koparmak için lokmayı
İyice şişirdi ciğerlerini,
Hızla indirdi kazmayı.
Öyle bir şimşek çaktı ki.
Gündüz yaptı bacayı.
Ardından gelen sesi,
Duymadı bile madenci.
Günler sonra,
Ölüler meydanlara serilir.
Ve anladılar ki,
Ses ışıktan sonra gelir.
Kayıt Tarihi : 5.10.2004 20:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!