Şarkı söylüyorum zaman geçsin diye
Ömrümün şu son günlerinde
Don üstünde bir resim gibi
Memnun edişimiz Yüreğimizi
Taşlar atarken gölcük üstünde
Şarkı söylüyorum zaman geçsin diye
Bu mevsim insanlar
Taş gözlü korku ayaklılar
Gözbebeklerindeki rüyalar
Kafeste vahşi hayvanlar
Manzaranın tozu
İnanmıyorlar bana inanmak istemiyorlar
Boşuna yazıyorum dilim dişim tırnağımla kanımla kemanlarımla
Boşuna yazıyorum uyaklarımla
Gecede dalların eski dilini bilmeyen biri gibiyim
Asılmış suların üstünde
Konuşmak kara dilin erkeğin ve kadının
Mayıs'ta ölmüş dostlar için
Sadece ama sadece onlar için
İncelik olmalı kafiyelerimde
Gözyaşlarım gibi silahların üstünde
Sen ey o çiçekler ey o değişmeler ayı
Bulutsuz geçen mayıs bıçaklanmış haziran
Bir daha artık ne o gülleri ne o leylakları
Bir daha o ilk yazı unutamam hiçbir zaman
O korkunç kuruntuyu unutamam bir daha
Ne kadar ufuk değişsekte
Yürekte ahenksizlik kalan
Kişiler kişiler kişiler
Bütün bu saçmalıklar içinde
Sadece dekoru bize kalan
Hiçbir şeyi sürgit elinde tutamaz kişioğlu
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ve ne de yüreğini
Kollarını açtı sanırken bir haç olur gölgesi
Bir tuhaf bir acılı kopmadır günleri
Sıkı sarılmak isterken ezer mutluluğunu
Mutlu sevi yoktur
Kadın erkeğin geleceğidir
Renktir kadın onun ruhunda
Uğultusudur sesidir onun
Yoksa kadın eğer bir küfürdür erkek tanrıya
Meyvası olmayan bir çekirdektir yalnızca
Korkunç korkular yaşıyorum
Yazdığı o üç satır yüzünden
Eldivenleri masanın üzerinde
Bir karakedi yolumdan geçen
Kuş, yıldız ya da merdiven
Gülü yaratacağım senin için
Senin için anlatılmaz gülsün sen
Az sözle o sözler ki hep gülün ardında yürür saygıyla
O güle yabancı sözlerle ancak gösterilen gül
Kopan çığlıkta ve çığlığı salan acıda olduğu gibi
Ve haz yıldızları gösterir gibi aşkı uçurumun üstünde
edebiyat dünyasının bağrından koparken en büyük yaraları açmış şair ve şiirlerden...
sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam...