Nasılsın? Ben bir gün önce uyuyamaştım biliyorsun. Annemi fazla kafama taktım sanırım..
Anneme bir şey oldu. Bulaşık makinesine limon kabukları koymuş, güzel koku verir diye.
Hangi cağdayız Allah aşkına ya. ben ilk defa görüyorum.
Âlem kadın benim annem. Bu aralar annemle sık sık hastaneleri geziyoruz. Annem 85 yaşında. Yürümede zorluk çekiyor. Yaşı gereği doktorlar ameliyata gerek duymuyorlar ablam ve bende izin vermiyoruz saten. Nurlu yüzlü melek annem..
Sırtlarım da ağrıyor, Bilgisayar başında oturmaktan sanırım.
Şimdi, bana hemen doktora git diyeceksin biliyorum.
Biliyor musun ben 45 yaşıma kadar doktor yüzü görmüş insan değildim.
Sanırım yaşlanıyorum. Of sırtıma sanki bıçak saplıyorlar.
Dün gece ablamda kaldım. Ablam torununun evi gidecekti.
Bende annemle birlikte ablamın evinde kaldım.
Bende bilgisayarımı alıp gittim…
Perşembe günü tv de yayınlanan Cesur ve güzel dizini izleyemedim için bilgisayarda dizi izle sitesinden izlemeye başladım.
Yarı uyur, yarı uyanık uyumuşum. Tüh dizi yine yarım kaldı.
Bana bu sabah yazmışsın; Halıları yıkama vermiştin dün gece getirdiler. Yavaş yavaş halıları yayma zamanı geliyor. Hava çok soğudu. Kar yagdı yağacak..
Yani bu gün ev hanımlığım üstümde gezmek yok. Bu mevsimde seyahati ne severim yüreğim aklım hep uzaklarda.
İnandım bende :) Ev hanımlığına sözüm yok ama.
Gezi olacak, Seyahat olacak, sen gitmeyeceksin.
İçin gidiyordur seninde.
Biliyorsun yurtdışı sana yasak. İzin vermiyorum.
İkide bir bana sende gel birlikte gidelim diyorsun ama ben uçaktan korkuyorum, hem ben kalp hastasıyım biliyorsun. Birde şunu anlamakta zorlanıyorum.
Türkiye’miz turist cenneti iken neden paramız yabancılara gitsin. Yok, yok ben yerli malı kullanmayı seviyorum.
Biliyorsun Türkiye'de tüm okullarda yerli malı haftası adı altında kutlanır. Hedefi, tüketiminin artmasıdır.
Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır.
İnsanların parasını, malını eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir.
İşte sana İlkokulda öğretilen bir ders.
Unutma sakın. Önüme gelene söylemem bunları. Birde kendi dilimizle anlaşarak konuşmak ne kadar güzel değil mi?
Bizim Ayşe’miş, Fatma’mız, Azize, Cennet, Emine’miz,
Angela, Ashley, Becky, Cassandra, Desiree’den,
Ali, Hasan, Hüseyin, Süavi’ler, Yorgo, Paul, Tom gibi isimlerde daha cana yakın gelmiyor mu?
Ya türkülerimiz;
Neşet Ertaş - neredesin sen Ahmet Yılmaz - haydar haydar Volkan Konak - hastane önünde incir ağacı Ali Kınık - Ali Ayşe'yi seviyor Sibel Pamuk - ellerini çekip benden Sibel Pamuk - al yazmalım Neşet Ertaş - gönül dağı Musa Eroğlu - Mihriban Nurettin Rençber - aşk sana benzer Orhan Hakalmaz - iki keklik Erkan Oğur - yarim senden ayrılalı Yavuz Bingöl - sarı gelin Yavuz Bingöl - saçlarını taramışsın Bülent Serttaş - ağlama yar Zara - beyaz giyme toz olur Aşık Veysel - dostlar beni tanır
Hele şiirlerimiz, bestelerimiz.
Arkadaşım Erdal Dursun, İstanbul Tüyap’ta okuyucuları ile buluştu. Pamiray yayınlarında çıkan ‘’Bulutlar Böyle Ağlar’’ şiir kıtabını okumanı tavsiye ederim.
Oya Engin arkadaşımın, ‘’Ay Işığında Oynayan Balıklar’’ hikaye kitabı...
İçinden İstanbul geçen bir ilk gençlik romanı. 12 yaşındaki Maya’nın Boğaziçi kıyısında bir köyde yaşadığı yaz tatili hayatına yön veriyor.
Yaşadığı birbirinden keyifli olaylarla hem doğa sevgisi gelişiyor hem de insan ilişkilerine bakış açısı değişiyor.
Tüm bunları yaşarken köyün en yaşlılarından Hikâyeci Osman’ın anlattığı ilginç efsaneler, hikayeler ve anılarla hem tarihe bir yolculuk yapıyor hem de yüzyıllar boyunca Boğaziçi’nde yaşananları öğreniyor.
Bu kitap biraz da çocukluk yaşlarındaki arkadaşlıkları ileri yaşlarda dostluğa çevirmeyi başaranlar için. 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda Ceylan Çocuk Yayınları standında okuyucuları ile bir araya geldi.
Sadece geçtiğimiz yıl yaşadığım Adıyaman’ının tarihi güzelliklerimizi yazmış olsam ömür yetmez..
Dünyaca ünlü Nemrut Dağı, Oturakçı Pazarı, Cendere Köprüsü, Adıyaman Ulu Camii, Yel Baba Türbesi Adıyaman binlerce yıllık bir tarihe sahip.
Bu tarihin günümüze mirası ise görülmeye değer tarihi yapılar. Gerger Kalesi, Adıyaman Yeni Kale, Cendere Köprüsü, Altınlı Köprü ve Göksü Köprüsü Adıyaman'da görebileceğiniz tarihi yapılar arasında başı çekiyor.
Adıyaman'da özellikle arkeolojiye ilgi duyan gezginler için gezilebilecek pek çok antik kent ve öreyeri bulunuyor. Perre Antik Kenti, Pirin Antik Kenti, Arsemia Antik Kenti, Karakuş Tümülüsü, Haydaran Kaya Mezarları, Turuş Kaya Mezarları, Sofraz Tümülüs Mezarları, Karadağ Tümülüsü, Beştepeler Adıyaman'da görmenizi önerdiğimiz, çoğu Roma döneminden kalma örenyerlerinden. Adıyaman Çarşı Camii, Eskisaray Camii, Yenipınar Camii, Adıyaman Ulu Camii, Abuzer Gaffari Türbesi, St. Petrus Kilisesi ve St. Pavlus Kilisesi Adıyaman'da görülmeye değer tarihi cami ve kiliseler arasında en çok ziyaret edilenlerden.
Gümüşkaya Mağaraları, Zey Mağaraları ve Palanlı Mağarası Adıyaman ve çevresinde yer alan, mağara turizmine ilgi duyan seyahatseverlerin görmeleri gereken mağaralardan. Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Roma İmparatorluğu ve Helenistik dönemlere ait eserleri görebileceğiniz Adıyaman Müzesi şehirde mutlaka gezmeniz gereken bir durak
Adıyaman'da. Şehir merkezinde bulunan Oturakçı Pazarı Adıyaman'a özgü geleneksel el sanatları, halı, kilim, çanta, hediyelik gibi şehre özgü eşyalara ulaşabileceğiniz bir çarşı.
Hani akşam sana kendini beğenmeyi, kendine hayran olana ne denir? Diye sormuştum.
Bilgisaray yokken, google falan bilmezdik.
Daha önce sözlük diye bir şey vardı.
Kâğıtlara notlar alır, kitap arasına saklardık.
Bu bazen kurutulmuş bir gülde olurdu ve küçük bir dörtlük şiirde.
Kitabın arasına koymuştum. Biraz da özlem ''Nostalji'' olsun diye.
Akşam, seninle mesajlaştıktan sonra (neydi bu diye) bakayım diye düşünürken,
Orhan Pamuk’a ait ‘’Sessiz Ev’’ kitabıma bir daha okurken, kâğıtlara notlar almıştım, kitabın arasına koymuştum.
O aklıma geldi ve kitabı açtım, gerçekten de kısa notlarım arasında duruyordu.
Yani kendine hayran olan, beğenen: Narsist ve megolaman. ;)
Bana tam uygun bir kelime işte. Hadi bunu bulmadan yatsaydım, bu yüzden uyuyamadım diyeceğim ama sızmış kalmışım.
Sana yazmaya dalmışım, kahvaltı yapmayı da unuttum.
Sonra iki gündür büroya uğramadım Cuma namazından sonra gideyim.
Canım gün içersinde görüşürüz, kendine iyi bak sağlık ve mutluluk seninle olsun.
Hikmet ÇavdarKayıt Tarihi : 1.5.2017 16:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hikmet Çavdar](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/05/01/limon-kabuklari.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!