Leyli Yâr Şiiri - Şah Ali Yaşar

Şah Ali Yaşar
294

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Leyli Yâr

Leyli leyli
Özüm leyli…
Namusum
Şerefim
Sözüm leyli…
Tutan dizim
Gören gözüm leyli…
Nasıl el derim
Nasıl unuturum seni ahh!
Yeşil huzme baharım
Sarı sırma güzüm leyli…

Gurbet bu leyli yâr
Kuyu gibi derin
Zindanca karanlık olsa da
Ölümden ötesi mi var…

Ucu bucağı ne
Altı üstü gurbet işte
Feriştah olsa ne yazar…

Aklı dağlarında
Yüreği topraklarında kalmış adama
Hayatı zor mu eder leyli…

İçine mi işler ayrılığın acısı
Eline ayağına mı vurur hasretin felci
Senden gayrısını görmeyen gözü kör mü eder leyli…

Yakasına mı yapışır yoksa
Gırtlağına mı sarılır musalla taşı kader
Yaşanmayan dünyayı dar mı eder leyli…

Lal ağzını bıçak mı açar
Eğik boynu kılıç mı yarar
Kurşun ölmüş bedene kar mı eder leyli…

Ahh Leylim
Göğsümün çukurundan
Aşağılara süzülen terim…

Ağzımın şiresi
Burnumun irahan kokusu
Gözlerimde ferim…

Dama kurduğum süllüm
Süvükten sarkan asma
Avucumun duldasında
Karşılara baktığım seyrim...

Kulplu hangillere çaldığım yoğurt
Küplere bastığım turşu
İplere astığım biberim…

Kazanda kaynayan bulgur
Suda ıslanan nohut
Güneşte kuruyan çirim...

Bana mısın demem ha! ..
Usuma düşen hayal-i yâr
Yaramı deşen gönül hançerim…

De ki
Bir çığ gibi kopmuşum
Bir yaprak gibi savrulmuşum ana kucağından
Bahçemde açan güllerimi ayaz vurmuş
Uzayan dallarımı dolu kırmış leyli can…
Kapı pencere ardına dek açık
Cereyanına kapılmışım sensizliğin duvar diplerinde
Bildiğin enik gibi titremişim leyli can…

De ki
Bir keklik gibi sekmişim
Divane evlat gibi çekip gitmişim baba ocağından
Estikçe başımda kavak yelleri
Efkâr vurdukça duman duman
Rüzgâr uçurmuş küllerimi
Sel göçürmüş köprülerimi leyli can…
İçimde kabaran özlemin kıyısında
Bir seni aramışım
Bir sana ağlamışım leyli can…

Ağzı açık bir alamet bu
Sorma gitsin…
Daha da üsteleme sorgu sual
Eşeleme yaralarımı kazma kürek…
Ağrıyan dişi düşman çekmez
Yaralı parmağa su dökmez kahpe felek
Taş taş üstüne bırakmayan kıyamet bu
Elleme yetsin…

Ağır gürzünü sırtımıza geçirse de hayat
Dişimize tırnağımıza taktığımız canımızı acıtmaz...
Yıkılmak yok
İnadına yaşayacağız...
Açlığın basıncıyla
Karnımızı patlatsa da kıt kanaat geçim
İliğimizde kurumuş kanımızı akıtmaz...
Yenilmek asla ve kat’a
Savaşıp kazanacağız…

Uzak diyarların yedi veren gülü
Asi türkülerimin adı
Başkaldıran şiirlerimin dili...
Kırışmış alnımın derin çizgisi
Seyrelmiş saçımın ak teli...
Artarak atan nabzım
Kalbimin ömürlük pili...
Sen bensin
Ben sen olmuşum leyli…
Haberin var mı?

Andıkça besmele-i şerif sonrası ismini
Döndükçe dergâhında semah-ı Ali
İçip içip kandıkça ab-ı hayat sevgini
Cayır cayır yandıkça nurunla ateş-i aşk misali
Sen bana
Ben sana dolmuşum leyli…
Haberin var mı?

Nasıl sevmişim seni
Hemi de nasıl…
Halayda çekilen zılgıt
Türküde yakılan ağıt gibi

Bir bilsen nasıl özlemişim seni
Yağmur duasına duran Harran
Düşünde Dicle’yi gören ceylan gibi…

Yüzümün deltasında süzülen Fırat olur gözyaşların
Ağladıkça içime akarsın leyli…
Ufkumda Nemrut’un doğan güneşi gülüşlerin
Baktıkça yüreğimi yakarsın leyli…

Varsın zulüm
Dört bir yanı sarsın gülüm
Aşk oduna yanmış canı neyler ölüm
Yaşadıkça ruhumun miracına çıkarsın leyli…

Şah Ali Yaşar
Kayıt Tarihi : 23.9.2008 23:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Şah Ali Yaşar