Güldürgeçe ihitiyacı vardı
Gördüm zoraki gülümseyişiyle muhtaçlığını
Cebinde haftalarca kalmış tuzlu fıstıklarla
Unutkanlaşan platin bakışlarında kayıp kıtalarıyla
Leyl dediğini, leyl yazdığını ve leyle yitip gittiği günleri
Barut kokan savaş arabaları kadar, sıcak kurşun yarası kadar
El kadar ve gül kadar gerçek
Böğründeki hiç bitmeyen güz kışa dönüyor
Döndükçe leyl ölüyor, öldükçe diriliyor
Sabah iş, akşam iş,
İşin içinde iş
Ve o
Ona isyan, ona itham, ona düşman
Bitmez sandığı güz, gelmeyen yaz
Kışa giriş, leyl deyiş
Leyli yazış ve leyle yitip giden günler
Kör duvar, küçük mutfak, leyl
Leyli her unutuşta bilinçli tesadüfler
Yaşansa da yaşanmamış gibi gelen onca yıldan ürkerken
Kah gülüyor kah susuyoruz sigara, seçme şarkılar
Açık penceremizde şiddetli rüzgar
Görünmeyen gözyaşlarıyla beraber candostlarına sitemler mırıldanıyor
Hakkı olmadığını hissede hissede
leyle ihtimal güderek ertelediği onca şey
ümidini öpen, koklayan çorak ovaların yetmesine
İstanbul’un her adımına, her sayfasına duyduğu sevginin ve hürmetin
yıkılacağını bilmeyişten güzün biteceğine hükmedemeyişi
ve leylin meyli
her şeyin yıkılışı üstüne inşa edilen yalan gelecek
ürkek bir erkek ceylana tekabülün son kertesinde
leyle sitem
Kayıt Tarihi : 19.2.2009 01:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!