Gecenin en karanlık, uykunun en tatlı anında,
Bir uğultu yükselir odama, anlam veremem
Yüreğim kafesine sığmaz, sanki çıktı bedenden
Her şey toz, duman olur bir anda, çözemem.
Sonra o kahredici sessiz çığlık başlar.
Hepimiz aynı mahallede, aynı tip evlerde büyüdük
Annelerimiz ev hanımı, babalarımız çalışandı
Çoğunlukla işçi. Kısmen de öğretmen ve memurdu
Sokaklarımız dar, yollarımız topraktı
Arabası olan yoktu, bisikleti olan şanslıydı
Televizyon bile bizim mahalleye ilk kez 70'lı yıllarda
Nerede bir çocuk görsem
Hemen dikkat kesilirim
Onu izler ve düşünür
Oradaki çocuk ben olurum
Her 29 Ekim gelişinde bir başka olurum ben
Tarifsiz duygu seli, kaplar benliğimi
Belki bir asır geçti ama unutamam
Yaşarım her şeyi an be an.
Misal, asker olur cepheye koşarım
Ey benim beyaz ay yıldızlı al bayrağım
Rengini vermiş şehidimden akan kanım
Sana yan gözle bakanı acımam yakarım
Göklerde dalgalan rüzgarlarla özgürce
Tarih seni anlatır, destanlar sana yazılır
İnşaatlarda boyacısı, çarşıda kunduracısı
Sokakta gezer bozacısı, kağıt toplayıcısı
Kimi zaman aşçıdır, kimi zamanda çaycı
Bazen taş ustası olur, bazen de tesisatçı
Sabah ezanı ile düşer, ekmek parası için yola
Mücadeleden yılmadan
Onurunu kırmadan
Kişiliğini sarsmadan
Kendin kalabilmek
Kişinin en güç savaşı
Bugün yaşadığın en son gün olsa
Kalbindeki açan gonca güller solsa
Senin için başka bir gün daha olmasa
Böyle mi yaşardın sen bu hayatta?
Keşkeler ile mi geçirdin ömrünü?
Hani edemiyorduk ya
Birbirimize tahammül
Ben hazanlarda açardım
Sense hep gonca gül
Bulamadık halen bu işe
Başkaca bir usul
Arkama bakmadan
Gurur yapmadan
Gözyaşımı silmeden
Gidiyorum geçmişten
Yüreğim sendeyken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!