ana rahminde bir cenin olarak konduğumuzdan beri
iki kıyıyız, arada uzun uzadıya nehirler..
ey rüzgarın oğlu,
hangimizin kaderi eksik bıraktı bir yanımızı,
hangimizin mahpusu;
söylenmemiş sözlerin lal-i reyhanı...
sen, çölde karşıma çıkan denizin tuzlu suyu
içtikçe ciğerimi yakan, yakıp da bir türlü kandırmayan...
o tuzlar, yaralarımı daha ne kadar dağlar
bir yol bulup, yağmur soyunuğunda sızar...
binlerce yıldır bir karaçam dibinde kalmış
serçe parmağında soluk kınalarıyla,
perilerin emzirdiği hezim, yetim bir sevda
ve kaleme yapışmış, biçare bilek, yazman gerek..
bazen geceler de gayb;
yaşamın, ölüm kokan düş bahçeleri gibi,
gayrısına kör baksın diye,
mil çekilmiş gözlerin, zifiri zindanı gbi..
ve,
dilsiz hecelere giydirlen bir şiir gibi
lal-i reyhan...!
Kayıt Tarihi : 17.7.2013 03:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Belki lal-i karaçam, lal-i çöl başlıklı şiirler de vardır duyamadığımız...
Kaleminize sağlık sayın Canan Özanaç...
TÜM YORUMLAR (6)