Laf Bolluğu 1 Ölmek için Doğdum Diyebilmeye

Sevinç Kavuk
1200

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Laf Bolluğu 1 Ölmek için Doğdum Diyebilmeye

Söylenmiş bir amaçla kimi sözler
Öylesine bir cemre düşmüş hallere gibi
Henüz geçmişe anlam veremeyen
Geleceğe anlatacağı meçhul olasılıklarla
Araya sıraya bir şırınga misali
Aracı olarak donatılan sözde o güzelliği
Zararı kadar o faydasızlığı gibi
Yenilenme bürülü bir hiç uğruna amaçsızlığı

Yarattığı laf bolluğu hep o birikiler ve yoran
Bunaltan tesadüflerle yaşamaya zorlayan…

Şubat 2007
Ekonomide harcananlar diye düşünmek istedim…üretim dedi Avrupa, İngiltere, Amerika…Tüketirken; paylaşma kavramı bir tarafa, dünyayı çöp kutusu olduğu anlayışı diğer tarafa, yemi çok bulan fare gibi çoğalan insanlar öte tarafa…Geriye yine insanlığı barındırmak, yine halkları korumak kalıyor ya, nereden başlamalı acaba? Ülkelerin, toplumlarından oluşan millet birliklerinden bir açılımıyla belki düşünmek, anlaşılabilir:

Türk Milletinin Cumhuriyeti Türkiye’dir, bir bireyi de ben olarak...
Alman Milletinin federal Cumhuriyeti Almanya’dır, bir üyesi de ben olarak....
Evren varlığı dünya’dır, içinde bir varlığı da ben olarak....

Birini birine sürtüştürmeden, laf bolluğu kinayesine de katık olmaya ortak olmadan düşünmenin yolu nedir? Var olan olguları ‘’-her yeniden hep yenilik kazandırmalı-‘’ ve ben şöyle dile alıyorum demek gibi bir şey galiba; en azından bugüne kadar sıkça yapılan bu....

Parti sınırlaması niye yok? Kaç partiyi besleyebilmeli halk?
Türkiye Cumhuriyetine üç parti yeter diyeyim mi buna? …
Gönlümüz zengin diye dört de olabilir…ötekiler ne çalışıyorlarmış? Dernek nedir, parti nedir? Kim gözetleyebilir? Halbuki bir zamanlar sosyal hizmet amacıydı. Kime kaptırdık biz onu? Ortak yanlar, yönler diye bir kavram ne işe yarıyor?

Bu, bir fırsatçılığa şans veriyor gibi duruyor...yenilenebilir mi acaba? ...biraz geçmişe bakarak, biraz şimdiyi görerek, biraz geleceğe hazırlanarak....bu hep biraz’larla sağlıklı bir çoğunluk üretimine yol olmak. Öyleyse önder olmaya kalkışma ne demektir? Öldürme hırsını büyütüyor bu kimilerinde...Oysa önder olunmaz! Önder, kendinden başlayarak evren sağlığına doğar tüm bir birlikle... bu hep biraz’larla sağlıklı bir çoğunluk üretimine yol olmak....öyleyse önder olmaya kalkışma ne demektir? ...Öldürme hırsını büyütüyor bu kimilerinde... Oysa önder olunmaz! Önder, kendinden başlayarak evren sağlığına doğar tüm bir birlikle... Göktürk-Oğuztürk-Atatürk önderlik değerleridir bütün evren aşkıyla...

Almanya çok sistemli bir öğrenim, eğitim dönemine girişti (diğer ülkeler de uyumuyor, onlar da deniyor, doyan, doymayanlarıyla da) yaşam ve yönetim değişikliğinin bir günden öbürüne bir hızla geçişi yürütülüyor (ben de izledim 1971’den beri) …bu hıza Almanya halkı bağışık, ama bizler çabuk yoruluyoruz denilmiş… habersizmiş gibilik ardına saklanmaya meyilli miyiz acaba? Yoksa Türkçe’miz mi eksik diye acı çektiğimizi hep düşünürüm ve hemen; Eşeği yokuşa sürende çüşlemiş gibisin deyiş geçti aklımdan, hoş bir tebessümle karşıladım bu sürpriz hatırlamayı…(tebessümlerimiz eksik olmasın hiç) . Daha yolun başındayken bilmeli, ki işin başı, sonu demektir derler…öğreten hep vardır elbet…öğrenmeye yeterli olmaktır daha verilecek olan hep ve sadece emek…

İş umuduyla kapıya dayanmakla ya da vaatleri alkışlamakla
Aldığı bahşiş yeter mi sanılır yaşamına?
Öylelerinin her havlayan köpeğe kemiği olsa
Kendisi oturmaya yeltenmez koltuğa
Ümididir pısırık bir halk yaratma
Hem neden anlaşılmaz sanılıyor denilir de duyulmaz hâlâ?

Yeryüzünde tutuklanamayan tek şey hayal kaynağı düşüncedir... Yıkılmayan tek şey Milli birlik...
Yaşamak için bir nedeni, ölmek için bir değeri olmalı kişinin
Yoklukta ucuzluğu, varlıkta onu değerlendireceği bellidir
Can gibi… canan gibi…

Arsızlık bilgiden önde giderse, bela eksik olmaz devletin başında. Feleğin işidir bazen, dünyayı bir körle topala sağırı da takıp dilsize söyletmeye bıraktığı…üç maymunu bir önder ile de ben zenginleştirdim böyle... Asya hakanları egemenliği paylaşarak yönettiler, egemenliğin de bedeli olduğu haliyle....

Sömürüyü kıralım derken, devlet yükümü, hükümet sorumluluğu, egemen adına yüklenildiğinde, sömürünün aracılığı olur kolayca…oysa çekinmek değildir, çekindikçe de tedbirli kılar denilen bir sonuç olarak, sömürülerin düzenden kıvanmasını sağlamak, sadece sömürüyü yavaşlatmak, azaltmak demektir derken;

Şekillendirilirse eğer devlet (laf bolluğuna hoş geldiniz!)
En altta yoksul vardır, onlar işçi, çiftçi, tezgahtar, asker
Terini, bilgisini ve de canını ortaya koymuş olanlar
Üstte, her birinin organ başkanı, onların ürettiğini toplayanlar
En üstte bakanlar, başkan, AB, Küreselliğe kadar sayın artık…

Firavun, İbrahim’i neden yakmış?
Roma, Spartaküs’ü öldürüp, İsa’yı niye çarmıha germiş?
Kiliseyle el ele veren senyörler egemen oldu
Kilise güçlü devlet olduğuna sevinir, halifelik özentisi gibi…

Para hırsına ortaklar birliği egemen oldu. Kötü ile en az kötü arasında bir seçim gibi, yarayı sadece sarmak da yaşamı uzatmaya yarar, dayak yeme süreci daha rutinleşerek artar… Beklemeye gücün yetmediğini Egemen bilir.

İyi niyet, kişinin araç olmasını sağlar, çözümler önemlidir gelecek için, sonuçlar değil… zaten efendilik için savaşması, efendi olmasıyla mümkün olduğuyla, Hürriyet verilmez, alınır, devlet kurulur. Ancak korunması da hesaplanarak. Hep bir yeni kavgadır devlet olmak, elbette.

Oysa bizim, dağılmış, yorulmuş toplumlara yeniden varolma olanakları gösteren tarihimiz vardır....uygarlık yaşanır, yaşatılır, ama taşınmaz, götürülmez, dünyanın yetiştirilmiş en bulunmaz meyvesi gibi, o meyveyi yetiştirebilmektir bu ÖNEM ve BİLGİYİ de sakınmadan vermek

Bilinçsiz tutumlu yöneticiyi ilk anlayan ve bağışlamayan bilim olmalıdır, Yeryüzü gelişmesi hep tartışılmalı, tartışabilmeye yetenekli ve katılımcı olmalı, Burada bilgelerin bugünkü görüşü, yarın tarihin görüşü olacaktır deniliyor…

Bir bilgin yazdığı kitabını yok edebilir, eğer yanlışını anlarsa. Ama bir yönetici bunu yapamaz…
Elbette tarih yapıldığında anlam kazanır
Devleti kendisiyle başlayan nice kişiler olmuştur
Egemenlik kurmak için egemenlikler yıkılmaz!

Yurtta ve cihanda göreve değen olan, kötü kullanan da
Hep olacağı ile insan vardır bildiğini unutur
İnsan da vardır ki öğrenirken öğretir, heves okşar bu da
Bu yüzden kurcalama ihtiyacı duyarım hep, kulağa küpe diye de düşünürüm elbette:

Üç savaşçının, dört akıncının önünde gümbür gümbür sarsılmaya bu neden soyguna oturdukları için değil mi? Sanma ki baştaki soyan bu birde kalır...Kulağıma küpesi olmakla…
Unutulmasın ki örgütlenmede, dernekleşmede sivil olarak daha 1400’lü, 1600’lü, 1800’lü yıllardan grup, örgüt yaşamı daha hakim ve hayatta, 2000’li yıllarda dernekleşmeler daha sağlıklı olduğuyla, örneğin her sağlık alanında birlikte bir paylaşım güzelliği hoş bir değer taşıyor…

Hayranlığımın yoğunlaşmaya heyecanı deyişimdir; Tartışma, eleştiri, yorum ve karşıt düşüncelerle coşkuyu düşünceye çevirmek…geleceğe uzanan yolu bulabilen olmak, hatta sanatı aşarak adeta kendisi sanat olmak denilir sık sık, hem abartı bile değil çok az kişiler için önemli olabileceğine, içinde barındırdığı saygı o doğallığı olduğu için deniliyor...

Ama yurttaşlık tohumunun meyvesi olarak kardeşlik geliyor ardından, insan yüreği olmuştur hep kazanan. Ve sözler, sözler... sıcaklığıyla yanıltılıyor bazısı ve kimilerince... Toplulukları bir arada birlikte yaşatmaktır herkesi kendi inancıyla. Hep gençlik, hep güven, hep yeniliktir Türk milliyetçiliği Türkçe diliyle.

Hiç bir ülkede Türk’e karşı bir negatif ayrıcalık söz konusu olmamıştır, olamaz. Türk sevgisi ve anlayışıyla yaşamını esirgemez bir güzelliktir… Ama Türk adını kullanmaya kimi zayıflıklar elbette anlaşılıyor ve biliniyor bu ufacık nüans…

Ne Mutlu Türküm Diyene! bir farklı anlatım deneyimi ile: en ağır, asil, adil, güven sorumluluğu üstleniyor bu bilinç, insanlığı yüceltme adına eşsiz bir ant, yurt ve cihan refahı, huzuru uğruna... Herkes sömürüyor, insanlığa değerleri korumak da insan harcı mı diye yan çizenler, ananı da soymayı becer de gel karakterleri birliği hep çoğunlukta olmuştur tarihler boyu... Türkiye Cumhuriyeti Şirketi sandı bu zavallı, öyle de anlatmaya başladı… Bunlara verilen garanti neydi? Bir tek savaşa, hem de kendi vatanını bu savaşa sürümeye neden olmak için ne alabilir insan?

Uygarlığı yaşatabilmek,
ölmek için doğdum diyebilmeye muhtaç!

Sevinç Kavuk
Kayıt Tarihi : 7.3.2007 19:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Sevinc Kavuk
    Sevinc Kavuk

    ben laf bolluğu diye derlemeye çalışırken şöyle

    Yararı gibi faydasızlığı da
    Yenilenmeye bürülü amaçsızlığın
    Yarattığı laf bolluğu
    Hep o birikiler.....
    Yoran, bunaltan
    Tesadüflerle yaşamaya zorlayan

    evet bazen öyle de bazen de şöyle: diyorsunuz siz...

    çok güzel derlenmiş laf bolluğuna geyik muhabbeti diye ve bana gelen bir çok şirin mesajlara dayanarak: (bu yorumu kendi sayfama almıştım, bu şiire böyle geç rastladığım için, tekrarlamış olmam da af bulabilir...)

    son ayların bunaltıcı tutumları içleri karartıyor, düşünceleri ise kırbaçlıyor...geyik muhabbetini duymuştum, ama anlayamamıştım, teşekkür ediyorum, ben laf bolluğu olarak, hep içeriği olmayan cici sözlerden kimi becerileri başka türlü dile alamadım, geyik muhabbeti yakışıyor buna...Yani ne kadar kollarsan kolla; durum: Kötü! ! ! deyişiniz gibi...

    Farkına varılmadı gibi bir keyfiyet sürmeye de cüret neden eksik olacakmış ki, veya farkına varılsa da ne çıkar gibi bir arsızlıktan da, çekinilmez sanırım...dediğiniz gibi; ‘hep o bazen öyle, bazen de böyle’ çıkmazı.... çıkmazlık içinde çıkmazlık kurcalama.... veya ‘yeterki maya bozuk olmasın... işte böyle sorular, sualler, hayaller’, haklısınız... ne diyelim...

    biraz da siz düşünün hadi dersiniz de, duru muyum...elbette, seve seve:

    Düşünmek hiç kendini susturur mu? Susturmak, susmak değil ki düşünmenin yapısı... örselemek için kimi duygulara malzeme oluyorsa, o düşünce olmuyor, (bak ben de duydum bunu, hem de kullanabiliyorum der gibi, şu an aklıma gelen böyle bir örnek oldu) belki sadece laf bolluğu olabiliyor, ona da geyik muhabbeti yakışıyor olduğunu benimsedim elbette... laf bolluğundan keyfiyet duymak ile farkında olmak kalıyor sadece, onların kavuşması, kavuşturulması nafile diyesim geliyor ki, bu da bu tür muhabbeti devam etmeye yüreklendirmektir diye algılanacaktır sanırım...

    Farkındayım ve susuyorum tercihini seçtim, bu tercihim düşünceme (düşüncesini esirgemeyen herkese) bu emeğinize teşekkür olduğu ile, sevgiler, saygılar

    Ayrıca, (laf bolluğu şiirime yazılan içtenlikli bir yoruma dayanarak) 'kendine yöneltiyorsun silahı' gibi uçlara sürümeye sözüm olarak, eğer;

    Düşünceyi benimle paylaşmak için ise huzurla DİNLENİYORUM
    Lafın sahibi belirsiz ise, seve seve itirafımdır, YORULUYORUM

    Yanılmak ve yanlışlar insana mahsustur, aşırı oldukça ama insanlığı üzer...

    insan olarak var olmak güzel, doğmuş olmak yetiyor

    insanlığa ileri beri söylenmek yetersizlik, ona ulaşılmaya verilen emek ise doğruluk, öyle veya böyle....

    ve herkesin kendince doğrusuna verilecek emeklere umut dolmak, bir bebeğin büyümesi gibi, büyüyüp, gelişmektir

    ordan burdan haliyle geyik muhhabetine benzerliği başardım galiba...bu muhabbete tekrar teşekkürler,

    sevgiler, saygılarımla

    (sayın hakan pomakoğlu`nun geyik muhabbeti şiirine yazdığım yorumu, buraya yanıt veremediğim mesajlar için alıyorum....)

    Cevap Yaz
  • Salih Gezgiç
    Salih Gezgiç

    şiir mi bu şimdi laf bolluğu işte.silahı kendinize doğrultmuşsunuz hem de!.bir japonun erdemliliği böyle bişi olsa gerek

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Sevinç Kavuk