İlkini merak eden dostlarıma;
KÖYÜM
İLE
HASBİHAL
1
Doğmuşum,
ben de herkes gibi,
Sessiz sedasiz topraklarında
/nüfusa göre haziran ayında
Anama göre,
pancar çapalarında./
...
Çok çıplak ayakla dolaşmışım tozlu,
çamurlu yollarında.
/pınar başlarında,
Cağlık ayaklarında,
Dam ardlarında./
Gömülüp
kalmışım,bir karış
çamurlu yollarında.
/yırtık,kara lastik
ayakkabılarımla./
Çok tarlaya gitmişim
/anamın sırtında,
kara eşeğin ardında,
öğlen sıcağında./
...
Uyumuşum,
/bir temmuz sıcağında,
lime lime dökülen
çuldan yapılan
tek ucundan
sopayla kaldırılan,
sonrada üzerine
"gölge yapsın"diye
deste konan,
serinlik çıkınca da
bozulan
gölgeliğin altında./
Kundakta.
...
Sabırla ve inatla büyümüşüm,
yirmi nüfusun arasında
/çok kaşık sallamışım,
yer sofrasında,
çökelekle gelen "helle"
çorbasına/
...
İnek gütmüşüm
bakir yaylalarında,
/Aluç'luda,
Dabana yolunda,
Keklik eşmesinde,
Çanakçı da./
...
Gün olmuş,
kavga etmişim çobanlarla,
/hatta birinin başıni yarmışım,
korkmuş kaçmışım
aşağı yaylada/
Soğuk suyunu
içmişim Çaşağın
/yaz günü temmuz sıcağında,
ıhlamur ağaçlarının altında
dağ gibi kayaların başında,
oturup ağlamışım,
dönüp/dönüp sana bakıp da../
....
Sonra,
Ekin biçmişim
düz ovalarında
yığınlar yığmışım,
sabahın alaca karanlığında,
/Sahurdan sonra
Ramazan ayında
Ağustos sıcağında./
...
Her çocuk
gibi bende,
orakta,
/bir destenin altından
can havliyle kalkıp
öbür destenin altına konan,
korkudan küçük yüreği
küt küt atan/
"halutune"nin ardından
bir ordu insanla,
koşturmuşum,
anızlı tarlalarında,
/dizimden aşağı
yaralarımla,
kısacık gelen
parçalanmış,
asırlık
kadife pantolonumla
çok düşmüşüm
çukurlarına,
düşer gibi
anamın kucağına/
..
Bazen Çorakda
bazen Kıran artlarında,
/hafif alacalanmış,
yeni olgunlaşan
tuzlu,nohut tarlalarında/
Güle oynaya ,
yapılan “karaharmanlarda”
isli demlikten dökülen
katran gibi çayda,
derin,
dost sohbetlerinde
kendimden geçmişim,
yudum yudum seni içmişim,
/Nohut,mercimek
yolduğum da,
güneşin altında/
...
Yılanlarından,
tosbalarından
korka korka,
her çırpıda
ürkek ürkek,sessizce
geçip gitmişim cılga yollarından,
/Üzüm toplamışım
Verep,ada bağlarından/
Sonra,çiğneyip
çıplak ayaklarımla Onu
sulu,duru
pekmez yapmışım.
/ben seni,gurbetime
azık yapmışım/
...
Gün olmuş
eli baltalı,
gözü dönmüş
bekçilerinden cok korkmuşum.
/dağ tepe kaçmışım,
dövülüp,hırpalanmışım
korkup nefes nefese kalmışım/
kaç sefer
etrafını turlamış,
toprağına düşüp heyacanlanmışım.
Kabusa dönen rüyalarımdan,
şefkat dolu
kollarında uyanmışım.
...
Iple çekmişim
Arife günlerini,
/beli bükülmüş
saçı sakalı ağarmış,
nur yuzlu insanların
elinden tutup,
sessizce çıkmışım mezarlığa/
Önce seni seyre koyulmuşum,
/Iki damla
gözyaşı süzülmüş
sessizce yanaklarımdan,
Sonra,
Yasinler okumuşum
mezar taşlarına,
/Duysunlar beni diye,
alıp küçük bir taşı elime
Üç defa hafifce vurmuşum/
/Üç kulhu bir
elham okumuşum/
...
Ömrümün en güzel,
Ömrümün en heyacanlı,
Bayramlarını yaşamışım,
/herkezden önce koşmuşum
bayram namazlarına,
gibda ile bakmışım akranlarıma,
hepsi alli yeşilli giyinmiş,
sıra sıra saflarda ,
kimisi yalniz
kimisi babasıyla/
...
Huşu ile kılıp namazı,
sonra;
"Bayramınız mübarek olsun" deyip,
seni öper gibi öpmüşüm anamın elini.
......
Iste böyle,
yıllar geçmiş aradan.
Sen ihtiyarlamışsın,
ben büyümüşüm,
/hayatın yorgunluğu düşmüş
senin sokaklarına,
benim şakaklarıma/
saçlarımız ağarmış
ikimizin de,
Ben çoluk çocuğa karışmışım,
Gurbet ellerde,
Bir oğlum olmuş
bir de kizim...,
/İşte büyük Furkan
küçük Zişan/
...
Alıp
Onları kucağına,
/Şöyle
geriye yaslanıp da/
kendini baştan ANLATSANA
ANA.......
Öyüce
Ömer YüceKayıt Tarihi : 7.7.2022 18:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!