Derin bir uykuya dalmaktı umudum,
Karanlık kuyuların en derinine düştüm.
Endazesiz, şirazesi olmayan,
Öylesine kara bir delik ki,
Gözlerimin şavkı yetmez,
Haykırsam sesimi kimsecikler duymaz.
Umudu beslemek boş hayal,
Susuz kuyulara kimseler uğramaz,
Mavi göğü göremezsin koyu karanlıklarda
Kuyuların sessizliğine,
Yuvarlanışın dayanılmaz çaresizliği,
Nasıl çıkacağım bu ürkünç karanlıktan,
Hasret mi kalacağım uykulara..
Ah gönül söyle neden,
Düşmedim yıldızlarla dolu kuyuya,
Aç, susuz ve umarsızım,
Lanetli kuyuların birinde en dibindeyim.
Bir urgan olsa ucunda büyük bakraç,
Kuyunun başında toplanmışlar,
Yanlarında uzun merdiven,
Umut, ya olmazsa bunların hiç biri…
*Harut ile Marut’un* kuyusu mu yoksa
Kıyamete kadar kuyu cezası mı çekeceğim,
Suçum neydi bilseydim.
Çığlık çığlığa gördüğüm kabustan uyandım.
Dinmez ER / Çeşme / 2017. 04. 04 /
*Harut ile Marut; bu iki meleği Allah, İdris Peygamber zamanında imtihan için yeryüzüne gönderir. Adı Zühre olan bir güzelin ısrarlarıyla içerler, putlara taparlar, Zühre kadının kocasını öldürürler. Çah-ı Babil’de ceza olarak kıyamete kadar bir kuyuya baş aşağı sarkıtılırlar.
Dinmez ErKayıt Tarihi : 4.4.2017 12:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirin temasına sebep pek yabancı gelmemiş olsa da....Ne diyeyim ki şimdi...Kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş ya benimki de o hesap olur bir bakıma....Umarım iyisinizdir....Sağlık dileklerimle.
TÜM YORUMLAR (1)