gökyüzünün kalbi yanınca,
ateşler yağar yeryüzünün taşlarına,
ay kendi kendini boyamaz siyaha......
yıldızlar kibrit olur damlayan acılara.....
kendine yalan söyleyince yüreğin kısalır,
uzun sürmüş bir özlemin arkasındaki kapı gibidir sevgi,
beklemeyi bilmeyen,
girmeyi bilmez gönülden içeri.....
kahpece sevgiyi zincirleyip esir etmek uzun burunların işidir,
hangi tarafa dönseler bir yere çarparlar....
hamurundan çalınmış hücrelerin bölünmesi çabuk olur.....
kalbinin feri sönmüş ruhlar güneşte bile parlamazlar,
sebep değildir fırtınalara yelken açmak uyuşuk limanlardan,
bebekler uyurken daha güzeldir.....
vahşi aşkın azimli sevenleri vicdan savaşçılarıdır,
dünyanın güzelliklerine aldanıp kılıç bırakmaz toprağa,
öldürmek için de vurmazlar.....
simgedir zorunlu askerlikleri,
doldur-boşalt mekanlarında birbirlerinin yüreğine kurşun sıkmazlar....
hiç bir sevda şarkısı yakışmıyor sana artık,
melodiler katillere ağıt yakar kanlı dal kırıklarında,
tekrardan normale düşen aklın başına gelmesi uzun sürer....
martı çığlıklarını çöllerden duyamazsın,
dağa çıkmadan gökyüzünü görebilirsin ama,
tercihine gittiğin her geminin batma tehlikesi vardır....
kaçabilirsin,
ayağına vurulmuş sandığın kelepçe yüreğindedir aslında,
koparabilirsin,
kırılacağını umursamadığına süreler sonrasında başın önde gelebilirsin.....
geçici öfkelerin kapısı aptallık odasına açılır,
sonradan pişman olan,
on ayrı felsefeden bir çıkar umar,
hiç bir söz yüreğine oturmaz....
başka insanların yüreğinde gezinmek kutsaldır gönül özgürlüklerinde,
bağlı duyguları kökünden koparmak günahtır,
boş topraklar her ekileni büyütmez içinde.....
uçurtmalar uçarken kısa sürer mutluluk,
bir yere bağlamazsan
ya da rüzgarı kaybedersen,
mutlaka düşer kuyruklu çıtalar......
Kayıt Tarihi : 14.3.2018 22:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!