açılır kapılar,
su damlacıkları sanki sel olup dışarı taşar
her bir damlanın ışığı, kendi içinde saklıdır
fonda yükselen ses ise, çocukların avazıdır
böyle yazar, bizim inandığımız bütün kutsal kitaplar.
ellerinde conta, cıvata, gres yağı ve tornavida tutan çocuklarla
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Her kuşak kendisinden sonra gelecek kuşağı kendisinden başarılı yetiştirmedikçe, her kuşak gerçeklerin ne kadar acı olduğunu bilerek çocuklara öğretmedikçe, belki sonsuza kadar bu körler savaşı sürecek, insanlığın yüzü gülmeyecektir. Ama nerdeeeee.... İçtenlikle kutluyor, başarılar diliyorum. Sevgiler, mutlulklar.
bilge güler,
işte çocuklarım der, bu kadardı size öğretilecekler
şimdi mevsim öfkedir, aylardan en soğuk ihanettir
ama sizin için ilk hedef, kırlara bahar getirmektir
ve çiçekler toplamak sevgiliye, diploma dereceniz ‘insanlık’ yazsın diye.
Bilgece yazılmış esrinizi kutlarım.
Çok etkilendim.
bahar sabahlarına beraber göz açabilmek, aynı yürek çarpmasıyla
ve geceye de böyle kavuşabilmek, başlar başka yastıklara konsa da
asla düşünmeden korkuları, uzak dağların ardında bilenen öfkeleri
ve belki en son ölümü ama, daha da öncesi tüm sebepsiz hasretleri
bir hüzün yağmurunda beraber ıslanıp, sımsıkı yatarak kış uykusuna
üstünde masumiyet örtüsü ile, öylece uyumak ve uyanmak öylece
yeni rüyalara, yeni baharlara.....
masal gibi .....
kısacık sevinçler gibidir güneş
sonra hep yağmur
havada uçuşur sesler
renkler soylu ümitler gibi solgun
deniz çekilip gider
yırtılmış balıkçı ağları unutulur kıyılarda
ağlarda kimselerin taşıyamadığı sevda
ağlarda bir şairin dizeleri
Buruk Alıngan Kara........sonu yinede aydınlıklara çağrısıyla
kutluyorum yine muhteşem olağan üstü bir çalışma.....dost sevgisini bıraktım satırlarınıza.....
işte çocuklarım der, bu kadardı size öğretilecekler
şimdi mevsim öfkedir, aylardan en soğuk ihanettir
ama sizin için ilk hedef, kırlara bahar getirmektir
ve çiçekler toplamak sevgiliye, diploma dereceniz ‘insanlık’ yazsın diye.
----
işte budur...ne kadar da güzel özetlenmiş.kutluyorum sayın Çeştepe..önce insan olabilmek...
Derinliğinizi ve felsefenizi anlayacak kapasitede insanların çığ gibi büyümesi dileğimle...sevgimle...saygımla...sağlıcakla...
Her şeyin başı önce insan olabilmekten geçiyor, diğer değerler insanı ancak taçlandırmaya yarıyor.
Güzel,anlamlı, eğitici çalımasından ötürü usta kalemi yürekten alkışlıyor.Saygı ve svegilerimi sunuyorum.
Dostça, sevgiyle, esen kalınız.
Masumiyet ve sevgi elementlerinden okuyucuyu sayfaya bağlayacak nitelikli bir öyküyle okurun karşısına çıkıyor bu kez ÇEŞTEPE.
Öykü,dediğime bakmayınız siz; çünkü içinde geçmiş zamanlarları,o zamanlara değgin kişileri,olayları birlikte görebiliyorsunuz dizelerde.
Anlatılanlar Türkiye gerçeğinde insanlığın öyküsü aslında.
ÇEŞTEPE bu anlamda,şiirselliğin neyi anlatıp neyi anlatmayacağını bilmekten kaynaklandığının elbette ki ayırdında olan şairlerimizden.
Şiirdeki öykü anlatıcısının dilinin ne değin yetkin olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?
Okunan şiirde anlatı gücünün hiç kaybedilmemiş olması; çıtanın hep yüksekte tutulması istencinden ileri geliyor.
Geri dönülüp bakıldığında eksikliklerimizi ve öykündüklerimizi de görebiliyoruz bu şiirde.
İnsanda mutlaka yazılmış olması gereken şiirlerimizdendi Kutsaliyet Akademisi.
Bu şiirin,bizim kuşaktan olan okurları daha derinden etkileyeceğini biliyorum.
Sayın ÇEŞTEPE'yi kutluyorum.
Erdemle.
zamanın çocuklarını anlamak,anlatmak çok zor değil mi sevgili Çeştepe?..bizim çocukluğumuza hiç benzemiyor onların çocuklukları...düşünceleri,duyguları çok farklı...
biz,bir akide şekerinin tadı ile mutlu olurken,onlar çikolata yiyerek kararıyorlar!..:))
gres yağı demişsiniz ya,bir anımı anlatmak istiyorum size,bu yağla ilgili olarak;izninizle:
sanırım 4 ya da 5 yaşlarındaydım. köyümüzün kuzey tarafından bir akarsu geçerdi.onun hemen yanında da küçük bir çayırlık vardı.akşama kadar orada oyunlar oynardık, aynı yaş çocuklarıyla birlikte. sanırım sonbahar mevsimiydi.birkaç çocukla birlikte,paçalarımızı sıvayıp,akarsu kenarındaki çamura daldık..akşama kadar çamur teptik;her bir yerimiz vıcık vıcık çamur oldu.ne arayan var,ne soran,ne de çocuğum sen ne yapıyorsun diyen...bize karışan katışan olmamasından dolayı çok muyluyduk...neyse,akşamın çökmesiyle birlikte çamurdan çıkıp,evlerimizin yolunu tuttuk.kapının önünde ibrik dolusu su ile ayaklarımı yıkadı annem ve başladı benim acılarım:))))çünkü;ayaklarım parça parça olmuş,kanıyordu...
onları iyileştirmenin tek çaresini annem çok iyi bildi..önce beni birazcık patakladı,sonra da ayaklarıma gres yağı sürdü..:))))o an ki acımı,hiç unutmadım...karnımı bile doyurmadan aç açına uyudum..hem de ağlayarak:(((((
'işte ben bu yüzden
serinliğe hasretim'
diyen şaire inat,acılara dayanıklıyım diyebiliyorum şimdi...
herhalde!:)))))
kutluyorum sevgiyle....
ne mutlu diploma derecesi insanlık yazanlara. tebrikler üstad. saygıyla.
Maalessef çocuklar arasında uçurumlar öyle büyük açılmaya başladıki çok güzel dile getirmişsiniz kaleminize sağlık Mesut Özbek
Bu şiir ile ilgili 80 tane yorum bulunmakta