Ey! Hilâlim, yıldızım
Ey! Özgürlük avazım
Tanıma doğan hazzım
Gelinlik kızım, sar beni!
Al yazmana sar beni;
Şehidimle gazimle
Oğlumla kızımla,
Göğsümdeki sızımla, sar beni!
Sar,
Sağalt beni!
Ey! bayrağım
Şafağımda açan çiçek
Ve gökyüzünde kelebek!
Bulutların öptüğü
Bu orman yeşerecek!
Yazıldı dağa taşa
Ulusumla bu gerçek!
Mavi ile sarının buluştuğu bir günde
Düştü tohum, bozkıra,
Orta Anadoludan...
Ya İstiklâl Ya Ölüm! Dedi
Bir çift hilâl kaş!
Bakışı mavi deniz,
Güneşe benzeyen baş!
Çekilince göndere, göğsümü gere gere,
İki damla yaş dedi eğilmez başın yere!
Yayıldı gönüllere
Ulaşılmaz göklere, bağımsızlık hâlesi.
İnandı Anadolu
Dalga dalga zafere.
Kök saldı çınar gibi inkılâplar her yere;
Anavatan, anadil, Türkiye mle Türkçe mle.
Çağdaşlık ülküsünde umutlarım barışa,
Adımlarım ileri, yorulmam koşa koşa.
Çekilince göndere, göğsümü gere gere,
İki damla yaş dedi eğilmez başın yere!
Yeter ki kanatlan uç,
Sen, üstümdeki cemre!
*
Merhaba Saygıdeğer Dostlarım, Canlarım;
İlk dakikalarına girdiğimiz yarın’ ın ölü toprağından savrularak külleriyle yeniden var olan,
Başı dik, alnı ak cumhuriyetimizin / dirilişimizin, bir ve bütün oluşumuzun yıldönümü olduğunu unutmayan belleklerimize selâmların en hasını göndererek kutlayalım bu onurlu, bu nurlu, bu “CUMHUR” uyla kenetlenmiş günü.
Ulus olma yolunda atılan o devasa, o çileyle yoğrulmuş, emekle karılmış adımların hangi aşamalardan geçerek, hangi badireleri atlatıp hangi uçurumlardan atlayarak bugünkü gençliğe emanet edildiğini düşünerek, koyalım elimizi şu vicdan dediğimiz yüreğimizin üzerine! Şu akıl dediğimiz beyin kıvrımlarımıza yürütelim kanımızı, şanımızı, insanlığımızı! Ve sonra da soralım kendimize, aynaya bakarak: “ Biz, bu emanete gerçekten sahip olduk mu? Koruyabildik mi gereğince? ”
Eğer yanıtımızla vicdanımız koşut bir erincin yörüngesinde ışıldıyorsa, başımız dik; devam edelim onurla yola, daha da yükselterek… Ama eğer ki, yanıtımızla vicdan çelişir sızılarsa inim inim… Eğilirse baş yere; işte o zaman dönerek öze, sormalıyız kendimize: “çare ne? “
Yarın 29 Ekim 2010…29 Ekim 1923’ ten bu yana geçen onca sene, dile kolay! Tam 87 yıl…
Bu koca yılda ne ektik neyi biçtik… Ekinler arasına serpişen ayrık otlarını ne derece, hangi emek ve yöntemle ayıklayarak koruduk özü, yükselttik çıtayı?
Şimdi bu soruları sorarak koşalım düğünümüze… Koşalım, coşalım, sahip çıkalım gümbür gümbür yüreğimizle! Çoğaltan, güzelleştiren değerlerimizle ve ödediğimiz (haklı-haksız) bedellerimizle koşalım... Alalım renklerin en güzeliyle donanmış, resimlerin en âlâsıyla bezenmiş ve onlarca şehit kanıyla ıslanmış bayrağımızı!
Gitgide cevr imizi kuşatan “ yerel ve küresel “ bir tülün yoz çerçevesinde kıvranıyor, kan kaybediyor ülküm, sancılı…
Şimdi… Asıl şimdi zamanı kenetlenmenin, o bayrağı yükseklere, en yükseklere taşıyarak dalgalandırmanın… Ama inanarak, ıslanarak, yorularak, coşarak, coşturarak… Uzatalım ellerimizi tutalım kardeşçe, dostça, ulusça ve hakça barışa… Bırakalım kavgayı, anlamsız ayrışmaları! Renklerin farklılığında yeşeren “TÜRKİYE’ yi “ ve O’nun bağrında özgürce halkalanmış, nefes alan YURTTAŞI, Türk’ ü görelim!
Biliyor ve inanıyorum ki; kalplerimiz hâlâ aynı ülkü, aynı ideal çerçevesinde, özgür ve güvenli kurumlarıyla, kurallarıyla, birbirine saygılı bireyleriyle insanca bir yaşam için kenetlenmiş müreffeh bir TÜRKİYE için çarpıyor!
Bu kutlu günü bize armağan eden, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Silah Arkadaşları olmak üzere bütün şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, rahmet ve minnetle anıyorum!
Kutlu olsun cumhuriyetimizin 87.nci yıldönümü…
Refika DoğanKayıt Tarihi : 29.10.2010 03:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Refika Doğan](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/10/29/kutlu-olsun-cumhuriyet-imizn-87-inci-yil-donumu.jpg)
TÜM YORUMLAR (3)