Yarın 8 Mart. Dünya Emekçi Kadınları (bu şartlarda bir kutlama olamayacağına göre) hatırlama günüdür.
Özellikle yakın coğrafyalarda ve benzer kültüre ve dünya görüşüne sahip, geri bıraktırılmış “din kardeşi” toplumlarda birbirinden pek farklı olmadığını sandığım yerel gündemler eşliğinde ve adet olduğu üzere kadın-erkek hep beraber meydanlarda, sokaklarda, köşe yazılarında ve ekranlarda olacağız, gene kırmızı karanfiller dağıtacağız çevremize, öfkesi ve acısı dudak kenarından süzen saklı gülümsemelerle...
Nasıl kutlama olabilir ki…
Doğasının taşıdığı özellik, güzellik ve üretkenlikle tümü birer “emekçi” sayılabilecek kadınlara yönelik şiddetin, şiddet basamaklarını, arkasında sümüklü ve kanlı izler bırakarak şiddetle tırmandığı özellikle bu günlerde…, nasıl bir kutlama yapılabilir ki.
limanları sıkıcı olur
kuş uçar gemi geçmez,
kervan zaman içinde.
böyle kentlerde insan
fırtına gibi sever,
Kadınlara uygulanan şiddetin gölgesinde tüm kadınlarımızın'Dünya kadınlar gününü' ve duyarlılığınızdan ötürü sizi kutluyorum.Şükrü Topallar
Yararlı ve değerli yazınızı paylaşmak güzeldi.
Saygılarımla.
“Gelecek 8 Martlarda “ohhh be nihayet, hadi bugünü kadın-erkek hep beraber düğün-bayram gibi kutlayalım” diyebilmek umuduyla.”
Amacımız ve düşümüz…
Geriye dönüp baktığımda da, şimdi de hiç erişemeyeceğimiz düşümüz ve amacımız gibi…
Ve kazandığımız yazısız hakların bazıları da ellerimizden gitti.
Kadın mutsuzsa, kadın eziliyorsa, kadın adsızsa, kadının kişiliği yok ediliyorsa; bu kayıpların hepsi toplumun kaybıdır. Çocuğun ve erkeğin… KIZLARIN…
Son zamanlarda şunu diyorum, kadın STRES TOPU… Canı sıkılan bir tokat atıyor…
Oğullarımızı kişilikli yetiştirme şansı tanınsa, olumsuz gerçekler değişebilir.
Sayın Çeştepe, değerli yazınız için kutluyorum. Saygılarımla…
kadınlar bu ülkenin sopalanan meyve ağacı
kutlarım
namık cem
İzninizle bir şiir ve hikayesini eklemek istiyorum.
Gelişme = Vergi verilen kazanç kutsaldır
1. Adım
Kadınları istismar
Kadınları sınıflayanlar
Kadın ticareti yapanlar
Artık bunlar geride kaldı
O dönemler eski çağlardı
Hiç kimse,
Kadınları sömüremeyecek
Kadınları ezemeyecek
Onları ikinci sınıf göremeyecek
Kadın ticaretinden geçinemeyecek
Bütün bunlar çağdışlıktır
Gericilik ve yobazlıktır
Artık kadın erkek eşittir
Hedefimiz çağdaşlıktır, modernliktir.
Temel hakların korunmasıdır
Bütün insanların eşitliğidir
Ezilen kadın haklarının verilmesidir
2. Adım
Arkadaşlar biliyorsunuz
Muhafazakârdır toplumumuz
O nedenle sermaye bulamıyoruz
Bir hayli zorlanıyoruz
İşimiz başka işe benzemez
Hiç kimse genel evlerine
Çalışmak için müracaat etmez
O nedenle kadınların kandırılması
Aldatılıp kıskıvrak yakalanması gerekir
Açılmayı saçılmayı pohpohlayın
Serbest davranışları çağdaşlık sayın
Aile bağlarına karşı çıkanları alkışlayın
Şöyle iyilerinden donjuanlar bulun
Kandırabildiğiniz kadar kadın kaldırın
Arlarıyla, namuslarıyla oynayın
Dönemesinler evlerine, ailelerine
Bakamasınlar hiç kimsenin yüzlerine
Elimize düşüp kul köle olsunlar
Bize çok paralar kazandırsınlar
Susturun, korkutun onları
Derdini anlatamasınlar
Başlarına geleni konuşamasınlar
Dilini uzatanın dilini kesin
Kolunu uzatanın kolunu kesin
Kaçmaya kalkanın bacaklarını kırın
Gerekirse öldürün mezara yollayın
Ta ki diğerlerinin aklı başına gelsin
Hiç biri bize karşı asla gelemesin
Önce gizliden pahalı pazarlayın
Yakalanırlarsa vesikalarını alın
3. Adım
Alın şunların ifadelerini
Yasa dışı fuhuş yapan fahişeleri
Kimin vesikası var kimin yok bakın
Olmayanlara doktor raporu çıkarın
Vesika işlemlerini tamamlayın
Bundan böyle kaçak çalışmasınlar
Adam gibi yasal yoldan yapsınlar
Paralarını bolca kazansınlar
Vergilerini asla kaçırmasınlar
“Vergisi verilen kazanç kutsaldır”
Bu kuralı hiçbir zaman unutmasınlar…
19.04.2009 – İzmir
Hikayesi;
Kulsallığın adımları:
1. Kadınlara hak verildi
2. Genel evleri açıldı
3. Yasa dışı fuhuş yasaklandı
4. Kadın ticareti yasallaştırıldı
5. Kadınların kendi istek ve arzularıyla genelevinde çalışmayacağı için, kızları ve kadınlarımızı kötü yola düşüren gayri resmi oluşumlar (çeteler) oluştu.
6. Kötü yola düşen kadınların ifadesi alınarak gerekenler cezalanacağına, onlara vesikalar verilerek yasal çalışma yolları gösterildi.
7. Çetelere şikâyet edilmedikçe bir şey yapılmadı. Çetelerde şikayet edecekleri susturdu.
8. Genelevi patronu 6 kez Türkiye vergi rekortmeni oldu.
Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/2001/02/18/guncel/agun.htmlx
Manukyan 6 kez vergi rekortmeni olmuştu
En namuslu mükellef öldü!
Yardım çalışmalarıyla ünlü Türkiye’nin en tanınmış genelev patroniçesi Manukyan 89 yaşında hayata veda etti. Manukyan’ın varisi oğlu oldu
ÖMER ERBİL, SEMRA KARDEŞOĞLU, ÇAĞLAR ÇAĞATAY İstanbul
Vergi rekortmeni, gayrimenkul zengini ünlü genelev patroniçesi Matild Manukyan önceki gün Şişli'deki evinde öldü. Eşinin ölümünden sonra, bir tesadüf sonucu genelev sahibi olan ve 25 genelevle birlikte sayısız gayrımenkul, 2 fabrika ve otelleri olan Manukyan, önceki gün saat 14.00'de, iki yardımcısıyla birlikte yaşadığı Şişli Hasat Sokak Huzur Apartmanı'ndaki dairesinde, 89 yaşında vefat etti.
9. “VERGİSİ VERİLMİŞ KAZAN KUTSALDIR”
ACABA KADIN HAKLARINI SAVUNAN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI NE DİYOR?
YOKSA KADINLARI TUZAĞA DÜŞÜRÜP GENELEVLERİNE DÜŞÜRMEK, ORALARDA FUHUŞ YOLUYLA PAZARLAMAK, KADIN TİCARETİ SAYILMIYOR MU?
LÜTFEN KENDİ KIZLARINIZIN, KIZKARDEŞLERİNİZİN, ANALARINIZIN, KARILARINIZIN BAŞINA GELDİĞİNİ / GELEBİLECEĞİNİ DÜŞÜNEREK KARARA VARINIZ…
DEVLETİN BEYAZ KADIN TİCARETİNİ GENEL EVLERİ, FUHUŞ VESİKASI İLE YASALLAŞTIRDIĞI BİR YERDE KADIN HAKLARINDAN SÖZ EDİLEMEZ.
KOCASINDAN DAYAK YİYEN, EĞİTİM HAKKI OLMAYAN, SİYASETTE ERKEKLE AT BAŞI GİTMEYEN KADINLARDAN SÖZ EDEREK,
DEVLETİN BEYAZ KADIN TİCARETİNİ, FUHŞA SÜRÜKLEYEN ÇETELERİ, UYUŞTURUCUYA SÜRÜKLEYEN ÇETELERİ GÖZ ARDI ETMEK..
BU ÇETELERDEN HİÇ SÖZ ETMEMEK KADIN HAKLARININ TEMELİNİ İNKAR SAYILIR.
Anlamlı çalışmanızı, emeğinizi kutluyorum
Gelecek olan 8 martta, erkek kaın birlikte kutlamak imkansız.
Gelecek 8 martta belkide kadına, sen kadınsın evinden çıkma denilebilir.Bu ülkenin ünüversitesinde görevli eğitmenin, kadın
tahrik edici giyinmişse, tecavüz şuç değildir diyorsa....Erkek egemen toplumunda bunlar olacak elbet, ama içimi acıtan, kadının kendisini kafese koyanlara destek vermesi.
Anneler sizin gibi düşünen erkekler yetiştirmedikçe, kadına şiddet
bitmeyecek.
Sevgilerimle.
Kadınlar günü mü? KADINLAR NE ZAMAN GÜN GÖRDÜ Kİ
üLKEMDE KADINLAR NE ZAMAN GÜN GÖRDÜ Kİ
ULAN ÇIKARDIĞINIZ SAVAŞINIZLA, TÖRENİZLE 'TERBİYENİZLE' KAS GÜCÜNÜLE, DÖRT DUVARINIZLA, ŞEYTANIN KILICI DEDİĞİNİZ KADINLARA NE ZAMAN GÜN GÖSTERDİNİZ Kİ
YOKLUĞUN DİZ BOYU OLDUĞU
İŞSİZLİĞİN ÇOCUKLARINI İNTİHARA GÖTÜRDÜĞÜ
ÇOCUKLARININ HERGÜN ÖLÜM HABERİNİ ALDIĞI
100 000 KADININ VESİKA SIRASINDA OLDUĞU
DÜNYADA YERİNİN 128 SIRADA OLDUĞU BİR ÜLKEDE
KADINLAR GÜNÜ HAA
HADİ GİDİN KADININIZA BİR HEDİYE ALIN AMA BEDELİ OLARAK..ARKASINDAN BAŞKA BİR İSTEĞİNİZ OLMASIN AMA
BİR TATLI SÖZ ONLARI UYSALLAŞTIRIR NASIL OLSA..
HELE HELE .........SARHOŞ EDİP SÜSLÜ SÖZLERLE AVLAMAYA DA KALKMAYIN SAKIN..
EH NASIL OLSA % 80 İ ADAM OLDUĞUNA
ADAM YERİNE KONULMAYA MUHTAÇ NASIL OLSA DEĞİL Mİ?
KİMİNİZ MAL SATIN KİMİNİZ ...... KİMİNİZ LAF SATIN
FIRSAT B U FIRSAT, DEĞERLENDİRMEK LAZIM...
NASIL OLSA KURDUĞUNUZ DÜZENLE SİSTEMLE BUDALA ETTİĞİNİZ BİR .......
Evet kadın erkek arasında bir ayırım olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Ama galiba bu durumun sebebi biraz da siz kadınlar değil mi?
Aneler bile oğlu ile kızına farklı davranıyor.
Erkek evinde yediğinde içtiğinde sözünde her zaman daha özgür, hatalarında daha hoşgörülü davranılıyor. Annesince 1. sınıf olarak yetiştiriliyor.
Bu ülkemin her yerinde böyle..
Yani kadın kendi hemcinsine sahip çıkmıyor.
2. sınıflığa hem gönüllüsü, hem destekçisi..
kadının iki duvar arsında hapsolunmasına Kadını 2. sınıf gören sınıfsal, dini! ahlaki ikiyüzlülüğe, gıkı çıkmadığı gibi; bunun savunucusu, yaratıcısı erkeklerle omuz omuza bunu savunuyor..
Erkek mi: tabiki hiçbir diktatör tahtını öyle kolay bırakmak istemez... Hele kölesi köleliği kabullenmişse...
Bunu dini, ahlaki ikiyüzlülükle süsleyerek kabul ettiriyor erkek...
Kimi özgürlükçülerimiz de özgürlüğü karyola gıcırtısı sanıyor.
Kimi kadının etinin pazarlanmasını veya tüketim aracı olarak kullanılmasını;
muhafazakar toplumlarda erkek açlığını hesap eden kapitalizmin kadın bedenini pazarlama , reklam aracı olarak kullanılmasını bir özgürlükmüş gibi görebiliyor..
Çağımız kadın özgürlüğü adı altında kadını ucuzlatıyor. Kadını ucuz işgücü olarak kullanıyor.
Sözüm ona kimi özgür kadınlarımız, özgürlüğü bir giysi olarak algılıyor...
Yine dindar kadınların özgürlük mücadelesi dedikleri, baş örtüsü mücadelesinde! örtünme nedenine baktığımızda: erkeklerin cinsel arzularını uyandırmamak gibi bir saçmalık görüyoruz.
İyi de kiminin de şehvetini, cinsel isteklerini kapalılar artırır.
Şimdi onun çaresi olarak ne öneririler, acaba bu örtü üzerinden örtülü siyaset yapanlar..
Bunun çözümü masum olanı kapatmak , yaşamdan uzaklaştırmak değil, ahlaksız olanı , hayatı, namusu 100 gr bilemedin 250 gr et parçası olarak görenleri cezalandırmak olmalı...
Mesela kadınların en büyük zulme uğradığı ülkelere bakıyorsun.. İran afganistan gibi ülkelerde kocasını istemedi diye kadının kulağı burnu kesiliyor, cinsel organı yakılıyor..
12 yaşında kocaya veriliyor..
Bakıyorsun kaç yaşında dindar bir erkek efendi! çocuğu yaşında kızlarla vicdan azabı çekmeden izdivaç ediyor.
Ortak özelliği kadınların yoksul biçare ve dindar olmaları.. Erkek efendilerin de dinadar ve hatalarını , yaptıklarını ayetlerle çerçevelemeye , islamla açıklamaya kalkması...
Bunu soruduğunda ise saavaşta yalnız kalan kadınların korunması amacıyla gibi açıklama getiriliyor..
Peki ülkemde savaş mı var?
Deki savaş olsun
Mesela iş vererek,
Mesela ona uygun yaşama koşulları oluşturarak bu kadınlar korunamz mı?
Bu kadınları korumak sadece yatağına almadan, ırzına geçmeden olamıyor mu?
Şimdi ilk okul çocuğunun evlendirirlmesini, peygamberi örnek gösterek , ayetler inirerek olulayabilir miyiz? Kuranda yeri var diye hoş görebilir miyiz..
İster dindar olun ister olmayın, Hanginiz 11- 12 yaşındakiçocuğunuzun kart bir herifle gerdeğe girmesini vicdanınıza sığdırabilir siniz.
Ama yoksulluk vicdan dinlemiyor değil mi?
Yoksullu garibanı kullanmak kolay.. . Mahkemeye düşse bile ne avukat tutacak paraları var, ne koruyacak yasaları, ne de onları koruyacak dindar yazarları var. Varsıllar her zaman bir şekilde sıyırıyor paçayı..
KİMLERİ BEĞENİYOR ALKIŞLIYORSUNUZ, KİMLERE PAYANDALIK EDİYORSUNUZ?
Nasıl kullanıldığınızın
Dininizi kullanarak nasıl paçavraya çevrildiğinizin farkında mısınız?
Hz Muhammed’in bir çulu, bir de kırık testisi vardı. Sofradan yarı aç kalkmayı öğütlüyordu. Altına, zenginliğe tamah etmedi; Mekke’nin yoksullarını, zulme uğrayanları örgütledi.
Dikkat edilsin, türbanın asıl sahipleri, parmaklarında 50 milyarlık pırlanta yüzükle, başında milyarlık ipek türbanla dolaşanlardır.
Şu anda ülkemizde polisle başı derde girmeden fuhuş yapmak için karne, vesika bekleyen 100 000 kadınımız sıra bekliyor.
Ve bu kesimden buna karşı bir ses neden çık mıyor acaba!?
Bunun nedenlerini ortadan kaldıracak bir eylem neden yapılmadığı gibi çığ gibi büyüyen işsizlikle, yoksullukla her sene bu sayı ikiye katlanıyor..
Ama dini referansla oylarımızla seçilen bu hükümet, vergisini kuruşu kuruşuna hesap edip alıyor. Hatta hatırladığım kadarıyla geçmişte bir genel evi patronuna (galiba adı manukyan dı) en çok vergi verdi diye üstün hizmet ödülü bile verdik.
Bir camide namaz kılarken, imamların maaşı, camilerin elektrik, suynunun, onarımının analarımızın pazarlandığı bu vergilerle ödendiği hiç aklınız geliyor mu?
Bakın kadın hakları ile ilgili koskoca bir başbakanın sığlığına; başı açık kadınlar için: 'Perdesiz ev ya kiralıktır ya da satılıktır' dedi. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…
Yanıt da bir üniversiteli kızımızdan geldi haklı olarak.
'SAYIN BAŞBAKANA HATIRLATIRIZ: CAMLARI GÖRÜNMEYEN EV DE YA HAPİSHANEDİR YA DA KERHANE..!'
Şimdi böylesi bir kafaya biat ederk, böylesi bir kafaya oylarınızla, yazılarımızla güç vererek mi kadın özgürleşecek .
Bir de, şu türban bayrağını açan AKP erkânına ve hanımlarına bakınız: Göğüslerinde Amerikan bayrağı, gözlerini para ve altın hırsı bürümüş; sarayların eşyalarına bile göz koydular; parmaklarında 50 milyarlık pırlantalarla dolaşıyorlar; çocuklarına gemicikler alarak kendilerine benzetiyorlar; kıyıyorlar onlara da. Türban yobazlığının tepesindeki BOP Eşbaşkanı’nın yasadışı servetinin 20 Milyar doları bulduğu saptanıyor.
Bu saltanat ve para düşkünleri, fakiri fukarayı türbanla, tarikatla, yobazlıkla kendilerine kul yapmaktadırlar.
Yoksullardan mahallelerini bile ayırmış durumdalar..
Aynı sınıf mensubu hazineden beslenen dindar zenginlerimizin hemen hemen hepsi , uzaydan dedtlenebilen milyar dolarlık sitelerde oturuyorlar. Sitenin içine girin bakın milyon dolarlık arabalar, yoksula hayalinin bile yasaklandığı villalar, havuzlar, kaç bin dolarlık saf ipek , özel tasarım k teseetür kıyafetler.. Hakikat budur!
Ve size din aman…, sabır, şükür öğütleniyor…
Kendi oğulları kızları özel ameriklarda okullarda okutulurken, size imam hatip okulları salık veriliyor.
Yani dirileri yetmiyormuş gibi ölülerini de sırtınızda siz taşıyacaksınız…
İşte türban özgürlüğü dedikleri, milletin hakimiyetine karşı, emperyalizmin, mafya ve tarikat trilyonerlerinin saltanatının örtüsüdür.
. Şu 6666 ayetin sadece 6- 7 ayetini onlara oyalamak için önüne atılıp diğer ayetler emp isteğine uygun yorumlanıyor veya görmezden geliniyor
Örneğin herkesin cüzdanında en az iki tane kredi kartı,
Üstünde sıkma baş altında kotlarıylayla sokakta illaki başürtüsü eylemleri yapıyorlar
baş örtüsü diyenler bunun farkında mı bilmem
“üstelik kur’an da türban emri yok; veya bu konu ulemalarca tartışmalı... Ama kur’an da türban emri olsa, bu emir uygulanacak mı?
Kur’an’da “hırsızın elini kesin” emri var, uygulanıyor mu; uygulanabilir mi?
Kur’an’da “kadına mirastan yarım pay verin” emri var, uygulanıyor mu; artık uygulanabilir mi?
Kur’an’da “dört kadın almak” caiz, hangi onurlu kadın, bu hükmü benimseyebilir?
Kur’an’da kölelik var; cariyelik var; hangi babayiğit uygulayabilir?
Kur’an’da “islamdan vazgeçeni öldürün” emri var, nerede bulabilirsiniz o cellatı”
Faiz haram bunun için bir eylem gördünüz mü?
Kredi kartınızı yırtıp atabiliyor musunuz??
Savurganlık, gösteriş, şaşağa haram rte ve efradından 20 milyar dolarlık başbakanımızdan bir paylşma gördünüzmü..?
Ütüne üstlük devlet soygunlarıyla gemicikler alınımaya fabriklar kurulmaya;
Mısıır likişt yumurta.. Beleşten şirketlere ortak olmalar..
Hangi birinizin oğlu alınteriyle 24 yaşında fabrikatör veya armatör oldu..
Sahi bunca servetin kaynağı nereden, buna kuranı kerim ne der ne cevap veririr soruyor musunuz?
Çiller gibi anannesinin çıkını da yoktu.. Öldüğünde..
Hırsızlık, soygun, müslümanın emeğinin işbirlikçileriyle kafire soydurulması oğula 150 m uzunluğund a gemicik alıması. Türbandan az mı önemli?
AMA BİLYORUM, BU SORULARI SORMAK SİZE YASAK, ŞİRKE GÖTÜRÜR; ÖYLE Mİ?
“Çünki türban, yeşil kuşak siyasetinin ve bugün büyük ortadoğu projesi’nin örtüsüdür.
Türbanı bayrak yapan kara siyaset, ırak ve afganistan’da milyondan fazla müslümanı katletti; müslüman kadınlara tecavüz etti; ortadoğu uygarlığını yağmaladı; müslümanların yaşadığı ülkeleri böldü, bölüyor.
İşte türban, bu zulmün örtüsüdür?
Peki liberaller, kapitalistler nasıl bakıyor kadı özgürlüğüne?
Hangi varsılın , kapitalistin elinin altında işçi veya temizlikçi kadınlardan ayartıp, metres olarak kullandığı bir kaç tane yoksul kadın yok kii.?
Kimi özgürlüğü edepsizlik olarak algılıyor: örneğin adı liberal olarak anılan , tamda savunduğu sınıfın karakterine uygun bir laf etti..
Ünlü liberal bir kadın yazarımız geçenlerde bir tv de : ben özgür bir kadının , erkekler benim ırzıma geçemez, ben onların ırzına geçerim. Kaç erkeğin de zorla ırzına geçtim ayol! dedi. Güya misafiri erkekleri taciz ırzına geçmiş.
Ve bunun adına özgürlük diyor!!
Kimi paltosounu tutturmayı, arabanın kapısını açtırmayı, özgürlük bir kazanım sanıyor.. Oysa bu gibi adı incelik kibarlık olarak anılan davranışların altında ben bir erkek cinliği seziyorum . Kadının aşağılanmasını seziyorum... Yani kaba köleliğin çağdaşlaştırılması, zaman kazanma.. uzatılması, en azından arkasından bir beklenti gibi..
Yani liberal kanatta , batılı toplumlarda özgürlük olarak yutturulan kadının, kadın emeğinin ucuzlatılmasından başka bir şey değil diye düşünüyorum.
Doğu toplumlarda başlık, mihir vb hiç olmazsa kadının bir fiyatı var.
Çağdaşlık olarak içi boşaltılıp sunulan ve kadın özgürlüğü olarak lanse edilen kapitalist, liberal toplumlarda bu bile yok..
Sözün özü:
Ekonomik özgürlüğü olmayan , eşitliğin olmadığı, sömürünün yaslarla onaylandığı veya dini kılıflarala , ayetlerle çerçevelendiği , hiçbir toplumda gerçek anlamda ne erkek , nede kadın özgürlüğü olamaz…
Koşulsuz aşklara, sevgiye dayalı evlilikler olamaz. Dolayısıyla aldatma ihanet, her gün artan boşanmalar, kadının pazarlanması, toplumsal ahlakın çürümesi sürer gider..
SÖZÜN GERÇEĞİ
'Kadının sınıflı toplumları da önceleyen köleliği, analık hukununun yıkılması sonucu ortaya çıktı, ve “Kadın cinsinin büyük tarihsel yenilgisi” oldu. Üretim sürecindeki yerini kaybeden kadın, yönetimdeki yerini de erkeğe devretmek zorunda kaldı; ekonomik etkinliğin dışına düşmesi ise mülksüzleştirilmesini getirdi. Üretici güçlerin gelişmesi, artı-ürün, ticaret ve mülk edinmesinin ortaya çıkması, “tarihte kendini gösteren ilk sınıf çatışması”na, “ilk sınıf baskısı”na, kadınların ikincil konuma itilip cins olarak ezilmesine yol açtı. Maddi yaşam tarzındaki bu gelişme kendine uygun ideolojik biçimleri de oluşturdu. Ve birbirini izleyen tüm sınıflı toplumların tarihi, en barbarından en “uygar”ına, kadının baskı altına alınıp fiziki ve zihni tüm yeteneklerinin köreltilmesi, din, kültür, yasalar, gelenek ve görenekler, gerici değerler ve önyargılarla aşağılanıp bir cins olarak ezilmelerinin de tarihi oldu aynı zamanda.
Üretimden dıştalanan kadına toplumsal üretimin yolunu yeniden açan kapitalizmin gelişmesi, büyük sanayi oldu. Kadınların kitlesel bir biçimde üretime katılması tarihi bir ilerlemeyi, kadının toplumsal durumundaki gelişmeyi ifade eder. Ve daha çok da, kapitalist sanayileşmenin özellikle gelişme döneminde, özgür ve ucuz emeğe duyduğu ihtiyacın sonucudur. “Kadının kurtuşunun ilk koşulu, bütün kadın cinsinin yeniden toplumsal üretime dönmesidir.” Kapitalizm bu temeli yarattı ama, kadının özgürleştirilmesi bir yana, onun kölelik zincirine yenilerini ekledi. Kapitalizim kadını ucuz emek gücü olarak azgınca sömürdü, maddi ve manevi olarak ezdi, en ağır koşullara ve sefalete mahkum etti.
Kapitalizm kadına baskı, sömürü, sefalet, kölelik savaş ve yıkım getirdi. Ama diğer yandan da gitgide daha çok kadını üretim sürecine sokmakla, kendine karşı verilecek savaşta proletarya için daha güçlü ve daha sağlam bir birliğin ve mücadelenin, kadın ve erkek emekçilerin birlikte mücadelesinin koşullarını yarattı.
“Proletaryanın cinsiyeti yoktur.” Kapitalizmde proleter olarak erkeğe eşitlenen kadın bir sınıf olarak sömürülürken, ezilen cins olma konumunu da tüm ağırlığıyla taşımaya devam etti. Kapitalizm, kadını üretim sürecine sokmakla onun özgürleşmesinin önkoşulların yarattı; ancak mülkiyetin ve sınıfların varlığı koşullarında, en “ileri” burjuva cumhuriyetlerinde bile “özgürlük”, “eşitlik”, “demokrasi”, kadının ezilen bir cins olarak sürmekte olan köleliğini gizleyen bir aldatmaca olarak kaldı yalnızca.
Kadının sınıf olarak ezilmesinin temelinde yatan olgu nasıl ki özel mülkiyet olmuşsa, onun cins olarak baskı altına alınıp, aşağılanmasına, ikincil konuma itilmesine yol açan da bu aynı özel mülkiyet koşulları olmuştur.
Bugün burjuva bir akım olan feminizm, bu oluguyu görmezlikten gelmekte; sınıf çelişkisinin yerine kadın-erkek çelişkisinin geçirerek, tüm sınıflardan kadınları tek bir talep etrafında cins olarak ezilmişlikleri temelinde bir araya getirmeyi hedefleyebilmektedir. “Bağımsız” bir kadın hareketini savunan bu akım, tarihsel temellerinden, toplumsal-sınıfsal içeriğinden koparılmış bir “erkek egemenliği” olgusuna tepki olarak ortaya çıkmakta, bağımsızlığı da bu çerçevede koymaktadır.
Tarihsel-toplumsal gelişim yasalarının bilgisinden ve sınıf çatışması perspektifinden bu yoksunluk, kadının ezilmişliğinin nedenlerine, kökeninde yatan olguya inmek yerine, sonuçlara bakmaya ve bu sonuçlar üzerine burjuva görüşler üretmeye yolaçmaktadır.
İster klasik anlamıyla feminizm, isterse “sosyalist” etiketli feminizm olsun cins olarak ezilmişliği, sınıf olarak ezilmişliğin önüne çıkarmakla, emekçi kadınları sınıf kavgasından uzaklaştırmaya, bilinçlerini karartarak mücadelelerini hedeflerinden saptırmaya ve yozlaştırmaya hizmet etmektedir. Ve bugün bu akımın, en çok da küçük-burjuva yoz “aydın” ve “entellektüel” çevrelerde yankı buluyor olması, yaşanan bir dönemin ardından çok da şaşırtıcı olması gerek.
Kadın sorunu toplumsal bir sorundur. Tüm diğer temel toplumsal sorunların olduğu gibi, kadın sorunun da gerçek ve köklü çözümü, bu sorunu yaratan toplumsal koşulların yok edilmesiyle olanaklıdır.. '
DAHA ÖZGÜR BİR DÜNYA DİLEĞİYLE
Cevat Bey,
2007 yılına ait istatistiki rakamlarda bir husus dikkatimi çekti, öldürülen 1011 kadın var, ama öldürülen erkek sayısı da 911...
Yani hemen hemen yarı yaruya...Bir başka deyişle, özellikle kadınlara yönelik değil bu eylem.
Ne var ki öldürenlerin, sanırım tamamına yakını erkektir.
Ve yine sanırım ki, erkeklere yönelik cinayetlerin de pek çoğu, kadınlarla ilgili nedenlerden kaynaklanmaktadır.
Benve bu üzücü tablonun temelinde, toplumsal bir gerçek yatıyor.
Nasıl ki yüzyılların otorite egemen düzeyinden demokrasiye geçişimizde pek çoj sıkıntılar , kanlı olaylar,isyanlar, darbeler yaşanmış ve hâlâ da yaşanmaktaysa, sosyal yaşantımızda da binlerce yıllık erkek egemen düzenden, kadın - erkek eşitliğine geçişte de aynı direniş hüküm sürmüş ve sürmektedir.
Bunda, demokrasiyi yanlış anlayıp yanlış davranışlarla demokrasiye darbe vuranlar olduğu gibi, kadın özgürlüğü konusunu da eksajere eden, geçiş döneminin koşullarını yok sayan bazı kadınlarımızın da payı vardır bence...
Tıpkı, demokrasi gibi, kadın özgürlüğü de toplumun kadınıyla, erkeğiyle bir kültür kalkınmasıyla beraber gerçekleşmedikçe,
sadece erkeklerimizin değil, kadınlarımızın da 'özgürlük' kavramının medeni ve ahlaki sınırlarını idrak etmeleri mümkün olmayacaktır sanırım.
Kadın veya erkek, kim olursa olsun, insan öldürmenin mazur görülecek, savunulacak yanı yoktur, ancak konuya süslü sözlerle çözüm getirmek de mümkün değildir bence...
Yazınız için teşekkür ve saygılarımla efendim,
Ünal Beşkese
bu harika paylaşımı Nazım Hikmet in kadınlarımız şiiriyle süslemek istedim
Resmi rakamlara bakacak olursak;
Ülkemizde (jandarma bölgeleri hariç) 2007 senesi içinde polis sorumluluk alanında işlenen 1992 cinayetin 1011 tanesinde maktuller kadın.
Gene aynı yıl içinde polise yansıyan “aile içi şiddet” olaylarının sayısı da 22330. Bu şiddetin kimlere karşı ve kimler tarafından uygulanmış olduğu da hepimizin malumu...
Evet dostum bir ülke düşünün ki kadını sadece cinsel obje olarak gören ve onun düşüncesinin tapusunu elinde bulundurduğunu ve namusun sadece kadının .... arasında zanneden maalesef diyorum erkek müsveddelerinin şiddetine maruz kalmaları bizleri çok üzmekte böyle bir durumda şiddet gören , haksızlıklara uğrayan kadınlarımız varken nasıl kutlanır bilmiyorum yılda bir günde olsa kadınlar günü güzel ders alınası ve ders veren yazınızı canı gönülden kutluyor nasıl olacaksa tüm Kadınlarımızın Dünya kadınlar günleri kutlu olsun saygılar dostum...
Bu şiir ile ilgili 82 tane yorum bulunmakta