Yarın 8 Mart. Dünya Emekçi Kadınları (bu şartlarda bir kutlama olamayacağına göre) hatırlama günüdür.
Özellikle yakın coğrafyalarda ve benzer kültüre ve dünya görüşüne sahip, geri bıraktırılmış “din kardeşi” toplumlarda birbirinden pek farklı olmadığını sandığım yerel gündemler eşliğinde ve adet olduğu üzere kadın-erkek hep beraber meydanlarda, sokaklarda, köşe yazılarında ve ekranlarda olacağız, gene kırmızı karanfiller dağıtacağız çevremize, öfkesi ve acısı dudak kenarından süzen saklı gülümsemelerle...
Nasıl kutlama olabilir ki…
Doğasının taşıdığı özellik, güzellik ve üretkenlikle tümü birer “emekçi” sayılabilecek kadınlara yönelik şiddetin, şiddet basamaklarını, arkasında sümüklü ve kanlı izler bırakarak şiddetle tırmandığı özellikle bu günlerde…, nasıl bir kutlama yapılabilir ki.
Resmi rakamlara bakacak olursak;
Ülkemizde (jandarma bölgeleri hariç) 2007 senesi içinde polis sorumluluk alanında işlenen 1992 cinayetin 1011 tanesinde maktuller kadın.
Gene aynı yıl içinde polise yansıyan “aile içi şiddet” olaylarının sayısı da 22330. Bu şiddetin kimlere karşı ve kimler tarafından uygulanmış olduğu da hepimizin malumu.
Bu tür olaylarda grafik çizgimiz ne yazık ki hep yukarı doğru yol aldığından 2010 senesi rakamlarının nerelere geldiğini tahmin etmekte hiç zor olmaz. Söylenen; her gün ortalama 5 kadının hayatlarındaki erkekler tarafından herkesin gözleri önünde katledilmekte olduğudur.
Sosyolog Yüksel Selek; son günlerde artan kadın cinayetlerini, kadınların özgürlük mücadelesinde elde ettikleri başarılar ile ilişkilendirerek, 'Kadınlar gittikçe özgürleşiyorlar. Ve özgürleşen kadınlar karşısında iktidarını kaybetme korkusu yaşayan erkek, değersizleştiğini düşünerek, kadına daha fazla şiddet uyguluyor. Özgürlüğün bedeli çok ağırdır ve kadınlar özgürleştikleri için öldürülüyorlar' değerlendirmesini yapıyor.
İktidar hırsının gerek geçmişte saray entrikaları ve gerekse günümüzdeki her alanda malum uygulamalarını düşünecek olursak bu değerlendirmenin doğruluk payı oldukça yüksek gibi gözüküyor ama genel tablo içinde ülkemiz kadınının giderek özgürleştiğini söylemek doğru mudur.
Özgürlük, tesettüre büründürülmüş haller ile ekranlarda ezberletilmiş söylemleri kazanılmış haklar gibi sıralamakla değil her alanda ve korkusuzca, gece-gündüz sosyal hayatın içinde yer almakla ancak mümkün olabilir. Bu da ülke başbakanının “en az üç çocuk” yapın talimatları ile kadını kendi evinde çocuk bakıcılığına yönlendirmesi ve bu görüşün peşinde koşmakla asla mümkün değildir.
Türk kadını gerçek özgürlüğünü, kimilerinin bugün lanetleyerek değiştirmeye çalıştıkları Cumhuriyet ilke ve devrimlerini inançla ve korkmadan sonuna kadar savunmakla kazanabilir. Çünkü özgürlük ancak aydınlıkta kendini gösterir ve bir işe yarar. Karanlıklarda ise herkes özgürdür ya da özgür olduğunu sanabilir.
Sosyolog Yüksel Selek’ in söylediğinin aksine kadına bedel ödeten kazandıkları özgürlükler değil, hala sürüp giden karanlıklar ya da karanlığa sıkışıp kalan düşüncelerdir….Ve bu bedeli de sadece kadınlar değil bu toplumda yaşayan herkes bir şekilde ödemektedir.
Gelecek 8 Martlarda “ohhh be nihayet, hadi bugünü kadın-erkek hep beraber düğün-bayram gibi kutlayalım” diyebilmek umuduyla.
Ve bütün kadınlarımıza saygıyla...
Cevat ÇeştepeKayıt Tarihi : 7.3.2011 07:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Cevat Çeştepe](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/03/07/kutlama-aydinlikta-yapilir-8-mart-ozel.jpg)
tamamen katiliyorum....cok dusundurucu bir yaziydi ustad.....son zamanlar ulkem ve ulkem insani...hep dusunduruyor zaten....ve korkuyorum gelecekten......selamlar
Aydınlık mı kaldı kytlama yapabileceğimiz üstat.Son kalan idare lambalarını da södürmeye çalışıyorlar birer birer...Katılıyorum tüm saptamalara. Ama katılmak yetmiyor biliyorum. Bir şeyler yapmak gerek. Ama nasıl?...
Kutlamak neyi.? Emeksiz olanı var mı ki?!..
Duyarlı yüreğinize sağlık
Doğasının taşıdığı özellik, güzellik ve üretkenlikle tümü birer “emekçi” sayılabilecek kadınlara yönelik şiddetin, şiddet basamaklarını, arkasında sümüklü ve kanlı izler bırakarak şiddetle tırmandığı özellikle bu günlerde…, nasıl bir kutlama yapılabilir ki.
eh be hocam kadın aklı kısa sırtından sopa karnın bebe hani üç üç illede üç tutturan zihniyetin yaftasında kadını şiddeti malum hak bilen 14 yaşında kıza tecavüzü aynı günde 8 mart 2011 de salıveren zihniyetin daldasında soluklanan ortaçağ melulluğunu geride bırakıp kendilerine özel örümcek demek haksızlık yozlaşmanın tarikatların ucubeliğinden öte sanatı ve sanatçıyı kendi çerçevesinde özgür sanan bu aymazlık ve doymazlık kadının adı var sadece demek usuldendir.çok güzel teşekkürler.
TÜM YORUMLAR (82)