Bir zafere ihtiyaç duyar mısın sen dünya?
Baktım derin komaya girmiş benim evvelim.
Düşmüş boğazın sularından bir iz karaya;
Sabır çektim, sessizce hak vererek direndim.
Büründüğüm şekil bu, bana açmış bir kucak
Yükü mantardan hafif; başıboş, dilsiz, sağır.
Alacakaranlıklar beni nasıl duyacak?
Ayak bastığım bu yer öz değerinden ağır.
Bana ne ingiliz dilinden, umrumda değil.
Yanımda coşan martıların sesi kesilmiş.
Heybemde asılıdır bana oturmuş şekil,
Bin vurgun yiyen bu yer bir toprak eceliymiş.
Solgun gözle baktım boğazın med sularına,
Yol hanı bilen gemiler farklı bayrak takmış.
Fecr, kuşlar gibi iner şehitler toprağına,
Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.
Sarıp sarmalıyor gölgemi ruhtaki karam,
Derki: Nasıl kavuşur ruhum hürriyetine?
Güneşin gözlerini dökebilsem bu akşam,
Mahkum gibi firar ederim sarhoş gecede!
Dövünüyor, beni bu halde gören arkadaş,
Göğsüm daralıyor o an, bunalıyor aklım.
Belki söylersem anlar beni dost olan dağ, taş
Bir yarım zalime karşı, esir diğer yarım.
Gördüm garip halli insanlar bakıma muhtaç
Kucak açmış gurbet, bir lokma ekmek için
Zenginler tok sayılmaz; gözleri doymaz hep aç;
Nerdesin adaletin son sopası, nerdesin?
Bir amaç uğruna duygular olmuşsa esir!
Gözyaşı alır zaten gözlerinden uykunu...
Bozuk düzen, tarttığı insana etmiş tesir;
Kim ister köleliğin kamburlu yoksulunu?
Sonra düşünüyorum; insanlar neden kötü
Oluyor, dünya malına tapmış nakas gibi,
Gözüne dökülecek bir avuç toprak, ağ örtü
Kefenin; mezar bir köşkün olacak ebedi...!
Gel bir akıl, fikir ver; sen ey gelecek kudret!
Herkes toplamış dünya ağacından bin çile.
Arkadaş, hepten yaşamalısın; şimdi farket!
Bekler suskun kıyamet yola düşsek acele.
Şehitler toğrağına bastıkça acır içim
Senin kıymetini bilmiyoruz Çanakkale
İsterim şu topraklardan sessizce geçeyim
Borçluyuz gecede açan yıldız ve hilale
Dolu dizgin gittiğim son perdedir ve sonsuz,
Tutmadım namertlerin somsoğuk yüreğini...
Mertleri barındırsan koskoca kuru havuz,
En üst rinde sererim yatacak döşeğini...
Yoksul muhtaç değildir tatsız, tuzsuz servete,
Elbette gözü tok, eli iş yapan mahir dosttu...
Bugünler geçer, kavuşacağız selamete,
Dert etmek yok gurbeti, şirinlik maya tuttu.
Geldiğim gibi geri döner miyim bilemem?
Sanki dar bir hava boğuyor beni burada;
Köpürür dalga dalga ufacık dalgın sinem,
Tez geçir aklım bu sarhoşluğu günlük zapta!
Bir acayip durgunluk dar yüreğimi okşar.
Düşünceler her gece oluyor harap mabet...
Sıla kokusu, akşamın kıskacını çabuk yar!
O an süt akından berrak olur demli hasret.
7 Eylül 2018 Gelibolu
Kubilay DemirkayaKayıt Tarihi : 24.9.2018 18:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!