Kurşun Kaplı Tabutlar Şiiri - Salim Çelebi

Salim Çelebi
83

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kurşun Kaplı Tabutlar

Çığlık!
Bir çığlık
bir çığlık daha.
Çığlıklar çığ gibi mavi soluyan sokaklarda.
Her yan
büyüleyici, garip, parlak bir ışık;
alışık olmadığımız bir gökyüzü!
Gece kayıp.
Kayıp gecede
yaşıyoruz acayip bir gündüzü!
Ay da mavi,
mavi mavi akıyor Pripyat!
Aydan mı
Aya kadar yayılandan mı?

Çoluk çocuk, genç, yaşlı
herkes sokakta;
Bıçak açmıyor ağızları.
Diz boyu fısıltılar.
Fısıldayanları
fısıltıyla uyarıyorlar:
“Bağırma
iş açarsın başına.
Sen, sen ol
sakın güvenme karşına çıkan her yoldaşına!”

Şaşkınlıkla,
“Hey! gel gör”
dedi yaşlı bir yoldaş.
“Bu, ‘Gayger.’
Kilise Çanı gibi tane tane öter.
Yani, tabanca sesi.
Yani;
tak
tak
tak.
Boru sesi çıkarıyor
bak:
Kesintisiz, ürkütücü ve kararlı!
Şefim söylemişti:
Böyle boru sesi,
radyasyon belirtisi
ve bedenimiz için çok, ama çok zararlı!”

Bir kadın.
Elli beş atmışında:
Sırtında mont, ağzında sigara;
“Ben de bakayım, veriver”
diyerek
hışımla yaklaştı konuşanlara:
“Bozuk galiba kahrolası bu ‘Gayger’!”

Bir başkası:
“Sanırım uçmuş Santral!
Baksana!
Bunca insan
köşe bucak boşuna mı koşuşturuyorlar?
Bozuk değil Gayger:
‘sezyum’ kaçağı var,
radrasyonun dilinden sadece o anlar.
Ben santralden emekliyim.
İhtiyaçları var,
izninizle
ben de oraya gitmeliyim.”

Kararlı ve tok bir sesle uyarılıyoruz:“Sesli düşünmeyin!”
Koro halinde geriliyor,
uyaranı çok iyi anlıyoruz!

Dini ve kökeni farklı
ey dünya halkları,
duyun ve bilin;
dilimizdeki anlamının
“acı veren!” olduğunu Çernobil’in.
Acıyı yaşatan,
geleceği acıyla kuşatan
atom kasabamız: Pripyat!
Şimdi ne hayat var orda;
ne de hayata haz katan bir tat.

Gün ağardı.
Santral ve çevresi,
çoğu koşuşturan
maskeli
insan seli.
Doğru dürüst
kimse bilmiyor sarsıntı sonrası olup biteni.
“Resmiyet”
teslimiyet
içerisinde:
“Evinize gidin, dışarı çıkmayın!” diyor anonslar.
Söylentiye göre
bir çok yerde ölü bulunmuş yarasalar.
Ölü yarasa
hayra yorulmaz bizim burada!

Susmayan ambulans sirenleri
kaygılandırıyor
umutsuzca yakınını bekleyenleri.
Her köşe başında kolu var istihbaratın.
Katlanıyor kaygılar,
sımsıkı denetleniyor
giriş ve çıkışları Pripyat’ın.
Gün boyu engellendi
kendiliğinden kenti terk etmek isteyenler;
otuz altı saat sonra dillendi
devlet!
Dedi ki: “Hazırlanın ey Millet
taşınacaksınız üç gün sonra.”
Hem üç gün sonra,
hem de çok uzaklara…
Bilinmeyen uzaklara!..

Kardeşlerim.
Ülkem dışındaki çevre dostu kardeşlerim;
biliyorum
inanası gelmiyor insanın
ama inanın
sizler bizim tek umudumuzdunuz.
Çernobil’de olup biteni ve çığlığımızı
sessiz bir on sekiz gün sonra duydunuz!
Koparıldık
anılarımızdan,
aşklarımızdan
ve çocukluklarımızdan!
Kimimiz dünyamızdan koparıldık,
kimimiz için dünya artık bir zindan!

Tanı: “ Akut Radyasyon.”
Yer: Kiev.
Dördüncü bloktan kurtulan tek insan Yuri Kornoev
son uçağa yetiştiriliyor.
Çoğu inleyen, bazılarının yüzleri haşlak;
öğürerek kusan
yüzlerce insan
dolu uçak!
Dört yıl sonra Kornoev kısık bir sesle:
“Dört no’lu bloktaydım,
huzursuzdu içim.
Bilmiyorum
ya oturuyordum ya da ayaktaydım!
Bin tonluk çatı
bir fişek gibi gökyüzüne fırladı!
Büyüleyici ve mavi bir ışık kapladı semayı!
Bırakın olanları anlamayı;
şoktaydım, şokta!
Saatler sonra sakinleşti yangın.
Otuz ayrı yerde otuz ayrı mum yanıyordu
ve otuz gece çalışanı boşuna aranıyordu!”
diyecekti
ve gülerek ekleyecekti:
“Uyutmuşlar Pripyat’ta.
Sigara ve bira istemişim uyanınca!”

O gece izinliydi İtfaiyeci Khmel.
“Çatı uçtu
çabuk gel!”
telefonuyla fırladı sokağa.
Gökteki bir uçak
pike yapıp çatıya çakılacak
olsa,
hiçbir şey olmazdı santrala.
Herkes gibi Khmel de inanmıştı
santral için yıllarca anlatılan bu masala!
İki-beş vardiyasında,
en üst düzeyde ölümcül radyasyona
maruz kalan Khmel’ de
“Akut Radyasyon!” tanısıyla gönderildi Moskova’ya.
O anı
ve yaşananı
şöyle anlatır Khmel:
“Bakınca aynaya,
ağladım tel tel dökülen bıyıklarıma.
Yazık olmuştu
herkesin parmağıyla gösterdiği bodyguarda!”

Anatoly İvanchenko’da görevliydi bir başka blokta.
“Dost” glasnosttan önce,
982’de tanık olmuştu bir kazaya.
İsveç,
Norveç,
Finlandiya;
kaza için kaygılı sorular sormuştu Moskova’ya.
Oysa
Dev bir fil di Sovyetler!
Sorulan tüm soruları göz ardı etti
ve bunları anımsayan İvanchenko’ da:
“Evde kal ve her deliği kapat!”diye karısına telefon etti.
Sabah
gün ışıyınca vardı olup bitenin farkına.
Pusetli genç bir anne
çok yaklaşmıştı ki çocuk parkına;
“Çabuk, çabuk git evine!” diye bağırdı kadına.
Pusetli kadın,
aldırmadan yürüdü birkaç adım
ve “Kahrolası, bağırma!”
diye yanıtladı İvanchenkovu.

Mary ve Grigory Smeyan
unutmak için yaşadıkları yetmiş beş yılı,
buruş buruş
ve morarmış titrek elleriyle
patatesle doldurarak yamalı bir çuvalı,
başladılar güne.
Bir kat yatak
ve üç günlük yiyecek alarak;
iki inek
ve her biri iki yüz seksen kiloluk iki domuzu canlı canlı terk ederek,
dört ailenin bindiği bir kamyonla
ve vücutlarındaki bilmem kaç “küri” radyasyonla
koyuldular yola.
İçlerinden biri,
“canlı reaktör modeli” edasıyla santralı;
“Aptal bir kafa
ve bu kafaya aptalca takılan şapka!”
olarak niteledi.
Bir diğeri,
“Değer miydi!” dedi
iç geçirerek.
Victor,
arkadaşlarının gözünde
iflah olmaz bir çılgın ve de bir deliydi:
Faciadan sonra
canlı reaktör modeliydi, öldü!..

Volodymir
altı ay önce işe başladığında
üç aylık evliydi:
Olup biteni anladığında
canlı reaktör modeliydi, öldü!..

Andrei
ve sarışın yeşil gözlü karısı aslen Kievliydi:
Mütevazı, sevecen ve dürüst
canlı reaktör modeliydi, öldü!..

Künyesi kayıp!
Arayıp durdular günlerce,
kimse bilemedi nereliydi?
Bulunduğunda canlı reaktör modeliydi, öldü!..

Sağlamlığı sınanan tahtalar
birer birer kurşunla kaplandılar.
Her bir canlı reaktör modeli,
defnedildi
yağışlı bir günde:
Kurşun kaplı tabutlar
ve gözü yaşlı bulutlar
eşliğinde.

Düz ovada
gelin bir kız gibi süzgün, kayan bir Yıldız gibi aceleci
ve bu şiiri okuyan siz gibi üzgün akardı Volga.
Volga’ya yakın bir köyde bir kız yaşardı: Rençperin kızı, Olga.
Daha doğmamıştı,
beş aydır rahmindeydi anasının
Çernobil olayı olduğunda.
Şu anda üç yaşında ve dört mevsimi
topu topu üç kez yaşadı hayatında.
Hastalandı ve tanı koydu doktorlar: Rahim kanseri!
Vahim ve serseri
radyasyonla oluşan rahim kanseri!..
Olga yaşasa bile,
üretken organ
doğurgan
olamayacak!

Sanırım sizler için sıradan,
fakat biz yaşamdan koparılanlar için
zor ve dayanılmaz 72 ay geçti aradan.
Her ayı yıl kadar uzun,
her günü yeni bir ölüme
gebe,
her saati hüzün
72 ay!
Rençberin kızı Olga,
yumdu yaşama gözlerini
bir salı günü Ay dolunay olduğunda.
Kontrol edildi cesedi gaygerle onlarca kez;
onlarca kez farklı çıktı sonuç…
Bıktı kontrol edenler
ve kurşun kaplı tabutla,
defnettiler
Volga kıyısındaki koruluğa.

Radyasyonla kararırken Dünya adlı gezegen,
binlerce kelebek
kanatlandı
“gelecek”
göremediği için Çernobil’den:
Bir kanadında kurşun,
bir kanadında sezyum.

Salim Çelebi
Kayıt Tarihi : 14.6.2008 13:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur

    büyüleyici, garip ve parlak bir ışık;
    alışık olmadığımız bir gökyüzü:
    Gece kayıp

    Yüregine Saglık Hüsamettin Sungur

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Salim Çelebi