Tenimde kanıyordun
Anlayamadım
Hep bedenim önümde gider
düşüncemle düzleştiririm herşeyi
anlayamadın
Neyin bedelini ödüyorum
her zaman telaşlısın
eksik kalırken bir şeyler
avucundan parmaklarından
kum gibi dökülürken yaşam
eksiksiz götürmeye telaşlısın
tıpkı anne karınca gibi
Eski bir kış gecesinde seni aradım sanırım.
Kilim motifli, konyak kokulu kahvede yoktun.
Halbuki biz oradaydık, şarkı söylüyorduk.
Kapı camı buğuluydu, pencere buğuluydu.
Dışarıda kar yağıyordu;
yeni yıl geliyordu, yılbaşı şarkıları söylüyorduk.
Yine bir başıma çekip gideceksem,
okşadıkları saçımdaki yangını bilemediler
diyorum
Bir bayram yerinde olacaksa ölümüm,
kendimi de bırakıp şimdiden
Bu esinti
bu dal
bu telaş…
bir yanda
beyin kıvrımlarımdaki solucan diğer yanda
Doğumumdan tutukluyum gardiyan
kapıları açınca irkilmem ondandır,
Bu pırıl pırıl
bu gözlerimi kamaştıran ışık yabancı bana
rüyalarımda yıldızlar kayardı
ay ışığına doğru pervanecikler uçuşurdu
Yaşam tüm hızıyla sürüyor Türkiye’ de
Medeniyet diyesim geliyor, diyemiyorum
Akdeniz’in dibini mesken tutmuş coğrafyamda
Deli misali gezdiriyorum şu turist gönlümü
Turuncu bir bozkırı boydan boya geçerken
O, en deniz
O, en çığlık…
Geçer miyim gözlerinden?
Bir düş kuruveririm, olur biter;
hiç kurulmamış gibi.
Okşarsın saçlarımı: Yangın.
Pek hoş bir yer burası
Bir kadın şarkı söylüyor.
İnce ince akıtıyor yaşamını mikrofona
Biz se, bizbize dökülüyoruz kadehlerimize
Herkes dökülüyor.
Siz hiç kaybetmediniz
Doğuştan talihliydiniz.
Hep yapacak işleriniz vardı.
Hep söyleyecek büyük sözleriniz…
Ve hiç vaktiniz yoktu
diğerlerini anlayacak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!