Kürşat Güven Şiirleri - Şair Kürşat Güven

0

TAKİPÇİ

Kürşat Güven

‘Ne yapsam’lı günlerden,’ne yazsam’lı günlere geçiş yapmaya başladığım şu günlerde bi yandan da düşünüyorum; hayat hakkında yazı yazmak ne kadar mantıklı,senaryosunu başkasının yazdığı bir hayat yazısında rol alırken…
Bir düzeltme yazısıdır bu ve bir nevi bir özürdür geçmişimden ve geçmişimdekilerden-ki hiçbir zaman geçmemiştir aslında benim için ‘geçmiş’-.
Aşka 9 metre 15 santimden fazla yaklaşamazken,aşkla karşı karşıya bıraktığım ve genelde attığı goller ofsayt gerekçesiyle sayılmayan arkadaşlardan özür diliyorum öncelikle.O zamanlar ben bir üçgenin iç açıları toplamını 160 sanıyordum ve hiç iç açıcı gelmiyordu bana bu durum,zira 160 3’e bölünmüyordu.Sonra “Bu işte bir yanlışlık var,biz en iyisi bırakalım bu işleri,bu matematik bizi kandırıyor,biz aşık olalım” fikrini atıyordum ortaya ve düşüyorduk matematikte eşi-benzeri görülmemiş,4 bilinmeyenli bir denklemin tam ortasına.Çöz çözebilirsen…Ki sonuca ulaşamazsan kimse çözüm yoluna puan vermiyordu ve biz hep ‘0’ alıyorduk aslında ‘100’ puanlık severken…Ama şarkıda da dediği gibi; sevda böyle olmalıydı,can evinden vurmalıydı ve yüreğinde damgası ömür boyu kalmalıydı…
Sonra yok yere kaybettiğim adamlardan özür dilerim.Anladım sonraları; adam sanıp adamcıkları,yarı yolda bırakmışım adam gibi adamları.O zamanlar en büyük hatam da boş bırakmamaktı bilmediğim soruları.Oysa 3 yanlış bir doğruyla çarpışıyor ve takır takır götürüyordu benim doğruları.Ama en çok yandıklarım; kesin doğru sandıklarım ve kabuğuna kandıklarım.Meğer ne çok yanılmışım ve ne salakmışım.Ara sıra kızıyorum kendi kendime, kendini beğenmemişliğim kendine geldiğinde ve karar veremiyorum,çok kahraman bir Maraşlı mıyım,yoksa Sütçü İmam’a hiç çekmemiş kofti bir Kahramanmaraşlı mı?
Son özür de,benim adıma Güleryüz’den: “Güldüğüm o basit aşk şarkıları,özür dilerim sizden.Bu acıyı anlatacak kelime yokmuş meğer.O yüzden hep aynıymış cümleler; AYRILIK ÖLÜMDEN BETER…”

Devamını Oku
Kürşat Güven

Merhaba eski dostum; çocukluğum...Ne çok özledim seni bir bilsen...Ve ne çok istiyorum bir gün çıkıp geri gelsen...
Nur yağışı başladı bugünlerde bit pazarına,hani hep yağacağı rivayet edilirdi ya,eskiye rağbet olsa.Oldu işte eskiye rağbet,meğer yenide değilmiş keramet.Şimdilerde kimle konuşsam bir özlem geçmişe,ölümüne bir özleyiş,bir bıkkınlık ayyukta ve dönmek için neler vermiyor ki hepsi geçmişe bir dakika.İçinde eski geçen her şeyde bir kıymete binmişlik var şimdi,elimizden gidene kadar hiç umrumuzda dahi olmayan eskileri mücevher kıvamında seviyoruz şimdi.
Şarkıdaki gibi birer birer unutulmuş eski dostlar,dostluklar gözümün önünde; samimi,içten,yalan-dolansız ve ölümüne...Yani bir kafede oturup sağa-sola sataşmak değildi mutluluk; bir bardak çayı yudumlarken,bir kuru simidi bölüşmek ve gözlerimizin içine bakıp gülüşmek...Dostunun acısından bir parça bölüp ortak olmak,o mutlu olduğunda en az onun kadar mutlu olduğunu gözlerinde göstermekti gerçekten sevmek...
Eski sohbetler vardı,hani dedelerimiz,babalarımız anlatırdı,biz de bir parça kıyısından köşesinden denk gelmiştik; öyle magazin falan bilinmezdi o zamanlar,kimin elinin kimin cebinde olduğu da mühim değildi insanlar için.Sımsıcak sohbetlere arada bir karışan tek olumsuz konu belki siyasetti yine.Ama o da bugünki gibi kavga çıkarmazdı kardeşler arasında bile...Hepsinin sevdası Türkiye’ydi ve dertleri bağcıyı dövmek değil,gerçekten üzüm yemekti... Konuşma ve dinleme adabı vardı bir de,en çok özlem duyduğum odur işte...
Eski aşklar vardı ölümüne...Hani diyor ya: “Tahir olmak da ayıp değildi,Zühre olmak da...” diye.Sevmek değil sevmemek ayıptı o zamanlar,şimdiki gibi üç günlük sevdalar bilinmezdi yüreklerde; sevdiğine sevdiğini söylemek için bile senelerce bekleyenler olurdu ve sevdiği de beklerdi senelerce onun sevdiğini söylemesini,asıl işin güzeli...Kızlar erkeklerin peşinden koşmaz,sevse bile naz yapıp biraz biraz kaçardı.O zamanlar bilinen tek kaşar sofradaki kaşardı....
Eski bir aşka ağlıyorum ben de şimdi; Onur AKIN’ın Azrail’den koparıp getirdiği,benim de ondan aşırdığım acılı bir sevdaya...ve bir köpek aldım kendime; eski insanlar gibi sadık,kadim,itaatkar ve kanaatkar; çok takdir ediyorum.Eskiden birini köpek gibi seviyordum,şimdilerde köpeği O’nun gibi seviyorum...

Devamını Oku
Kürşat Güven

Şimdi ‘sen’li günleri özlüyoruz,senden kalanları bir bir tüketirken... “Ah sen olsaydın’lı cümleler kuruyoruz bozuk plak gibi,senin yolundan fersah fersah uzaklaşmışken.Sahi neredesin? “Çok ihtiyacımız var” desek,bir kez daha çıkıp gelir misin? Neredesin sarı saçlı,mavi gözlü? Neredesin?
Kusura bakma biraz ani oldu sana gelişim,biraz da serseri belki.Yani yanlış anlama ‘sen’ dediysem; bu,sana olan samimiyetimden.Hani Can Dündar’ın dediği gibi; biz sana isminle hitap edecek kadar yakınız aslında.Neredesin Mustafa?
Sağımıza dönüyoruz bir namlu,solumuza dönüyoruz diğeri...Arkamıza bakmaya cesaret dahi edemiyoruz; ya sırtımızdan vurursa birileri? Önümüze bakıyoruz güya bugünlerde Mustafa,elimizde bir asa,önümüzde yok Musa...Bir adım önümüzü görmekten aciziz ne yazık,dost diye uzanan her elin içinde gizli bir kazık.Başımızdakilere soramıyoruz ne olduğunu,çünkü bilmiyoruz başımızda aslında kim olduğunu...Yalandan soruyorlar vatandaşın derdini,dert hoşuna gitmezse al git diyor ananı! ! !
Gitmek kolay aslında Mustafa,terk-i diyar etmek çok kolay...Bir uçak uzakta artık dünyanın öbür ucu,ah şu vatan hasretiyle sızlamasa burnun ucu...Sen ve arkadaşlarını düşünüyorum sonra, “emanet” diyorum oğlum burası,hıyaneti bilmeyiz...Sana söz olsun,kanla suladığınız bu vatan toprağını,son canı vermeden vermeyiz.
Can vermek dedim de aklıma geldi Mustafa,bizim son şehitler ulaştı mı oraya? Aman gözün gibi bak o gencecik evlatlara.Senin emanetlerine sahip çıkamayıp hala bir şeyler istemek senden..Nasıl canım acıyor bi bilsen...Magazin haberlerinden sonra verilir oldu şehit haberleri,herkes öyle alıştı ki artık gidişlere...Zaten ben de üzülmüyorum onlara,hepiniz Peygamberimiz’e komşusunuz ya! Lakin ne zaman geride kalanları görsem,o zaman sızlıyor yüreğim,ama dik tutuyorum başımı toprağa düşmesin diye göz yaşlarım....
Anlatacak öyle çok şey var ki Mustafa; yaptıklarımızı değil,yapamadıklarımızı yazıyorum ne yazık ki sana.Heveslenme yani; ne muasır medeniyetler seviyesine ulaşabildik,ne de medeni olabildik.Dün kapımızda yatanların bugün kapısında dikildik.Dün ekmeğimizi yiyenlerden bugün kurşun yedik. ‘Hasta Adam’dık o zamanlar hatırla,sen iyileştirmiştin.Çok hastayız yine Mustafa,ne tavsiye edersin?

Devamını Oku
Kürşat Güven

“Bir varmış,bir yokmuş,bir peri kızı varmış” diye başlayan masallar anlatırdı annem ben küçükken.O,masalı anlatırken ben de çocuk aklımla olayları canlandırırdım kafamda.Yaşım büyüdükçe hayalimdeki silüetler değişir,gelişirdi.Ama hiç değişmeyen bir şey vardı; o güzel peri kızı…
Siyah-uzun saçları ve tatlı bakışlarıyla hep aynı kız vardı benim peri masallarımda. “Anne bir gün o peri kızını bulacağım” derdim hep,annem “tabi oğlum” derdi bana gülerek.İstanbul’daymış meğer işte o peri kızı,bir anda değiştirdi bende baharı-yazı…
“-Nerden çıktın aniden,sen misin Peri Kızı? Sensen beni çimdikle,bak şapşal ettin bizi…”
Bir,maviyi çok yakıştırırdım İstanbul’a,bir de Taksim’i…Onlardan gayrı her şey iğreti dururdu İstanbul’un üstünde,görene kadar seni…Sanki değişmişti bir anda o,bana çok yabancı gelen karmaşık şehir.’Senli İstanbul’a yazıyorum şiir üstüne şiir.İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı,Orhan Veli’ye ne hacet; işte şimdi vukuu buldu o beklenen ‘ASR-I SAADET’…
Şimdi en tepesine koyuyorum fotoğraflarını ‘miss world’ albümümün ve güzellik tacını sana takıyorum şu avare gönlümün.Önce petrol şimdi de bor kavgası yapan ‘süper güçler’ dünyanın en değerli madeninin kömür karası saçlarında olduğunu keşfetmeden bir kez dokunmak nasip olur mu diye papatya falı bakıyorum: “gelecek,gelmeyecek…gelecek,gelmeyecek…”. “Ulan eşekoğlu eşek,çiçek nerden bilecek? ”
Artık daha uzak geliyor baktım da karşı kıyı,sanki yıllar sürecek aşmak o Marmara’yı.Şimdi gözüm karşı kıyıda “acep gelir mi” diye,bu yazı Peri Kızı,benden sana hediye…

Devamını Oku
Kürşat Güven

Bugün cumartesi,yatağından kalk ve perdeyi aç...Bu sabah ilk gökyüzüne gülümse herkesten önce,yüzünü bile yıkama buluşmadan maviyle …Bugün cumartesi,bugün gördüğün herkese,her şeye ilk sen merhaba de.Bugün elini aç Allah’a,daha çok şükret yaşadığına…Bugün cumartesi, bugün “Bugün Pazar” şiirini dinle Nazım’dan tekdüzeliğin inadına…Bugün küfretme haline,gülümse kaderine…

Bugün cumartesi,kah yağmur yağıyor,kah güneş açıyor dışarıda.Bugün bütün güneşleri içinin sıcaklığında topla,bütün yağmurları en romantik anlara sakla…Bugün cumartesi,bugün tiyatroya git; içinde “mutluluk” geçen bir oyun izle.Ya da evde kal bugün,kitap oku,radyo dinle,balıkları besle…Bugün cumartesi,bugün bir oyun oyna mutlulukla,en sevdiği oyun saklambaçtır mutluluğun…Ebe sen ol ve ara mutluluğu…İnatçıdır pes etme,vazgeçme aramaktan.Kimi zaman şeytanın aklına gelmeyecek yere saklanır; bulamazsın,kimi zaman orta yerde karşına çıkar inanamazsın..Sen bugün ara mutluluğu bulana dek ve asla “kurt” olmasın övünerek

Bugün cumartesi,bugün kendin ol,bugün kendin için yaşa,bugün gönlün paşa…Bugün cumartesi,bugün Polyanna’yla arkadaş ol,bugün en güzel şarkıları dinle…Bugün cumartesi,patlat bir Sezen Aksu:HADİ GÜLÜMSE…

Devamını Oku
Kürşat Güven

Yine o sahildeyim-hatırla hani var ya- aşkın en çok yakıştığı yer; Mudanya…
Her şey,her yer aynı,tek eksik sen. ‘Sen’ dediğin de öyle-böyle bir şey değil, ‘sen’ işte…Yani sen…Ne tamam ki sen eksiksen? Oturdum aynı banka.Karşısı İstanbul; Bebekler,Sarıyerler,Kalamışlar…Zaten ismini yazdığım duvarı da boyamışlar.Bir o kalmıştı aşkımızdan geri,onu da çekememiş şerefsizin biri.
Herkes seni soruyor sözleşmiş gibi.Cevap da zor hani; ne denir ki şimdi? A) Evde unuttum B) Az sonra gelecek C) Gelemedi,selam söyledi D) Hiçbiri.Cevap D seçeneği,ne yazık ki! Cevap; sen yoksun…Lanet olsun! Bu yazıyı da sana yazıyorum,okuyorsun biliyorum; aklım hayır dese de,seni hala seviyorum! ! !
Hani demiştim ya sana; sen benim hayatımın ‘de’ bağlacısın diye,telif hakkı ödeyip Ceyhun Abi’ye,şimdi o ‘de’ bağlaçlarını hayatımdan çıkarıyorum ve izninle burada son kez kullanıyorum: “Parçalandı sabır taşı,gelsen de bir,gelmesen de…
Kurudu gözümün yaşı,silsen de bir silmesen de…
Ben sevdamı kefenledim,ölsen de bir ölmesen de…”

Devamını Oku
Kürşat Güven

“Belirli günler ve haftalar”dan nefret ederdim çocukken.Belirli-belirsiz bir sürü şey için bize şiir-kompozisyon yazdırır,sonra “hadi çocuğum amcalara pipini göster” tarzında herkesin içinde okuturlardı.Gönlünün köşesine dahi değmeyen,duygu yoksunu o yazılardan sonra gönlümün derinliklerinden çıkan ilk “belirli gün” yazım bu,senli ilk gün:10/01/2009…
Çölde susuzluktan ölmek üzere olan bir adama sunulmuş “kutsal damaca”sın sen.Sevimsiz bir su markasına benzeyen sevimli gözlerinle dünyama ‘turkuaz’ getirdin,hüzne adres değiştirttin.Biraz sert,çaktırmadan sevecen…Hem gururlu,hem nazlı…İyi ki geldin ‘TURKUAZ GÖZLÜ’…
Yazılmış bütün kader senaryolarına inat sevdim seni.İhanet ettim yıllarca koyun koyuna yattığım yalnızlığa.Bütün şiirleri gözlerine,bütün şarkıları sözlerine adadım.Bundan sonra bildiğim en güzel şiirdir dört hece,iki kelime adın…
“Yeter” dedim gönlüme bu kadar mola.Şimdi koşma zamanı; iyinin,temizin,güzelin peşinden ve gönül gözüm sadece seni gördü çok güzeller içinden…Kapattım senden gayrısına ‘umuma açık’ kalbimi.Saltanat kapısı gibi kapandı koca kapı,içinden geçen tüm acıları,üzüntüleri,yanlışları dışarı iterek.Bundan sonra sen çalmazsan kimseye açılmaz bu koca yürek.Ve “bekle” dersen yaşayacak,bir ömür seni bekleyerek…
Şimdi hiçbir yere koyamıyorum seni.Hani “başımın üstünde yerin var” desem,bulutlara koymam gerekir kafamı söküp.Hani yıldızlara koysam,hilale ayıp olur boynunu büküp.En iyisi gönlümde ol turkuaz gözlü.Kimseler gelemez oraya senden ziyade.Ve bir gün sen orda olmazsan işe yaramaz gönül,toprağa iade…
Turkuaz bir dünyanın kara çocuğuyum şimdi. “Seviyorum seni” desem yağmur yağacak. “Sevmiyorum” desem yalan olacak.Kırık dökük sevdaların yorgun savaşçısıyım.Yüreğimdeki kılıç yaralarından bir sergi açsam,kapalı gişe oynar vurulmuşluğum.Şimdi kılıç senin elinde; yüreğim yüreğinde.Ya vur,ya da…Ya da gir nolur! ! !

Devamını Oku
Kürşat Güven

Yarım kalan aşk hikayelerinin duygusal okuyucusuyum,ne 2/3'e vardırabildim bir aşkı,ne de Mustafa Denizli gibi %51'le üstün oldum. Top tekniği düşük futbolculardan kurulu bir orta saha gibi hep ezildim rakip karşısında. Fena halde futbola benziyordu hayat ve ben ' Dar Alanda Kısa Paslaşmalar ' filminin başrolünde oynuyordum. Alan mı çok dardı, bende mi bir şey vardı onu da bilmiyordum.
Çok kalas adamlar ilk 11'de oynarken, ben aşkın yedek kulübesine demir atıyorum. Bu maçta ben oynamalıyım diyorum, bomba gibiyim, hazırım diyorum. Sonra düşünüyorum kendi kendime önemli olan hazır olmak değil, hınzır olmak diye, hani var ya; ' Dereler hırsızındır, bu dünya arsızındır. Nerede bir güzel varsa hep bir uğursuzundur '.
Şimdilerde hep bir ' çok şükür ' cümlesi dilimde. Nasılsın diyenlere verilmek üzere hazırda bekleyen kalender,tamahkar ve biraz da sitemkar bir çok şükür...Hani Rabbim yüzeysel olarak iyiyim de, derinsel olarak iyi gitmeyen bir şeyler var gibi...Yine de dünden bugüne çıkmış olmanın minnettarlığı da yok değil hani...
Bu kez Emre Aydın'ın yalnızlığından da afilli yalnızlık, bir köşeye çekildim avaz avaz susuyorum, sessiz sessiz ağlıyorum, sicim sicim kanıyorum ve ' BENİ ANLAMADIN YA, BEN ONA YANIYORUM '...

Devamını Oku
Kürşat Güven


Ne alfabe icat edildi sana sevgimi kelimelere dökecek,ne de bir dil bulundu bu aşkı insancaya çevirecek.İnsanlık tarihine aykırı duygularla bağlanmışım sana,bu his bambaşka bir şey,anlasana...
Takvimden her gün beş yaprak birden koparıyorum sensiz geçen günlerin acısına; kaybımı gönül borsasına bildiriyorum her saat başı,sensizlikten iflasa koşarcasına.Her duamın başında,bi de sonundasın; besmeleden sonra,aminden önce sen varsın.Sana sevgimi kitap yapsalar; önsözü bile bir ansiklopedilik yer alır ve gönlümden geçenlerin şiirini yazabilsem; Karacaoğlan utanır.
Egemenliğin kayıtsız-şartsız milletin olduğu gibi sevdim seni; hani Mustafa Kemal yıllar önce söylemişti...O’nun,milletini sevdiği gibi sevdim seni; iliklerimden,kemiklerimden ve gönül derinliklerimden...Adını en başına koydum sevdiğim kitaplar listesinin; okuduğum en güzel ve anlamlı kitaptır gözlerin.Bütün vip tribünlerinden vazgeçtim,gönlünün açık kale arkasını seçtim.Yağmur yağsa ne fark eder,sırılsıklam aşığa yağmur neyler?
Leyla’sı,Şirin’i,Aslı’sı hiç kusura bakmasın; öyle seviliyorsun ki sen bambaşkasın.Mecnun,Ferhat,Kerem falan sesimi duysunlar; bundan sonra aşkın adını ‘sen’ koysunlar.Şimdi delik olan cebime koydum hüzünleri Bedo Abi gibi ve hüzünden uzakta sevdim seni.Üç metreden fazla yaklaşsa sana hüzün,benim canım yanar; dayanamam gözüm.
Şimdi Ayten bile kıskanıyor sana olan sevgimi; hani Ahmet Selçuk’un vardı ya ‘Aytenli Şiir’i; “Saat ya Ayten’i beş geçiyor,ya Ayten’e beş var”dı.Benim sensiz saati bile durdurduğumu duysa Ayten,Ahmet’i oyardı.Artık iki kere iki eşittir ‘sen’ ve elde var yine ‘sen’; kıskanmasın hiç Ayten...

Devamını Oku
Kürşat Güven

Bir Türk Sanat Müziği şarkısı tadında başlamıştı her şey; bir kadeh seni içmiş,körkütük sarhoş olmuştum.Dünya artık başkaları için döndüğünden iki kat hızlı dönüyordu benim için,hoş gelmiştin,sefalar getirmiştin...
' Asırlardır bekledim,hakikat oldu rüyam.
Koklamaya kıyamam benim güzel manolyam.'
Sen'li günler değer kaybettiriyordu sensiz geçen günlere.İyi ki vardın...Sanki o güne kadar çayı şekersiz içiyordum ve senle birlikte şekeri keşfediyordum.Tarifsiz mutluluklar vardı içimde,nostaljik şarkılar dilimde:
' Bim bam bom...Çok şükür dostlar,
Artık benim de bir sevgilim var...'

Devamını Oku