ALAH A YAKINLIK VE KURBAN bAYRAMI
Kurban, kelime olarak “kendisiyle Rabbe yaklaşılan şey” demektir. Âlemlerin Rabbi, Kur’an-ı Kerimde (37/100–110) İbrahim (as.) çocuğu olmadığı için, Allah’ a “Salihlerden bana bir evlat ver” diye dua ediyordu. Âlemlerin Rabbi, İbrahim (as.) ’ e Salih bir evlat veriyordu. Bu evlat en sevimli hale, yürür hale geldiğinde armağan eden Rabbi onu kendisine kurban etmesini istiyordu. Yılarca evlat özlemiyle yaşanıldıktan sonra, ömrün sonbaharında armağan edilen bu evlat nasıl Allah yolunda kurban edilecekti. Bir anne ve baba için tek erkek evlat, ebeveynler daha iyi bilir, dünyalar dolusu altında daha kıymetlidir. Bir tarafta her şeyin Maliki olan Rabbin iradesi, diğer taraftan da yıllarca özlemiyle yanıp tutuşularak verilen biricik evlat.
Teslimiyetin abidesi, emredileni yapmakta tereddüt göstermeden biricik evladını kurban etmek için götürüyor, diğer taraftan da İbrahim’i bir ailede alınan terbiye ile İsmail babasına: “Babacığım emrolunduğun şeyi yap…” diyordu.
Âlemlerin Rabbi; “Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan eksiltmekle imtihan edeceğiz…” (2/155) buyuruyordu. Hz. İbrahim rabbine yaklaşmak için ateşlere atılmaya göze alıyor, canından çok sevdiği biricik oğlunu kurban etmede hiç pazarlıksız ve korkusuz olarak yerine getiriyordu. Ateşe atılırken yanmayacağını ümit etmediği gibi, oğlunu kurban ederken bıçağın kesmeyeceğini de ümit etmiyordu. O oğlunu kurban ederken, kendisine fidye olarak kurban verileceğini aklına bile getirmeden bıçağını, biricik ve en sevdiği oğlunun boynuna kurban etmek için uzatıyordu. İbrahim gibi mürebbiden terbiye alan evlat ise tıpkı babası gibi Rabbi’nin emrine tereddütsüz boyun eğiyordu.
Allah, Sure-i Kevser’de; “Biz sana Kevser’i bolluk verdik. Öyleyse, Rabbin için Namaz kıl ve Kurban kes” buyuruyordu. Müslümanlar, öyleyse Allah’ a teslimiyetin ve yakınlığın gereği olarak namazlarını kılmaları ve kurbanlarını hakkıyla yerine getirmeleri gerekiyordu. Rahmani yolda İbrahim(as.) ve İsmail (as.) gibi bir teslimiyetle yılmadan ve yalpalamadan yürünmelidir. Bunun için mutlaka, buyrulduğu gibi; “Şüphesiz namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnızca Âlemlerin Rabbi içindir…” (6/161–163) idrak ve bilinci olması gerekmektedir. Hayat çizgileri bu eksende olanlar, hiçbir zaman Rahmani yolda mesafe ve mehabetler kat ederken hiç başarısızlığa düşmezler. Hayatın gayesini elde etmeleri hasebiyle de, ne ölüm nede başka acılar böyle insanları yıpratıp yeise düşürür. Hakka yakınlığı onu ümitle şahlandır ve korkudan emin kılar.
Madem kurban, insanı Rahmani yolda en iyi yaklaştıran etkendir. O halde bu yoldaki zor olarak telakki
edilenler Müslüman tarafından asla zor olarak görülmez ve imtihanın gereği olarak sabredilir. Bu yolda, Şair Necip Fazıl’ın dediği gibi: “Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez, / Eşten dosttan sevgiliden ayrılmadan geçilmez / Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada; / Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez…”(Geçilmez - Necip Fazıl KISAKÜREK)
Bakın Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’i Ali ŞERATİ nasıl anlatıyor: “... O, oğlu İsmail’i kurban etmek için getirmişti. Senin İsmail’in kim veya ne?
— Mevkiin mi? Şerefin mi? Mesleğin, paran, evin, çiftliğin, araban, aşkın, ailen, bilgin, sosyal sınıfın, sanatın, elbisen, ismin, hayatın, gençliğin, güzelliğin... Hangisi?
Ben bilemem. Fakat sen kendin bilirsin. Kim ve ne olursa olsun, kurban etmek için getirmelisin. Sana hangisi olduğunu söyleyemem, ama yardımcı olmak için bazı ipuçları verebilirim:
— İnancını ne zayıflatıyorsa, “gitmek”ten ne alıkoyuyorsa, sorumluluk kabul etmekten ne geri çeviriyorsa, kendi kendinle olmana ne sebep oluyorsa, çağrıyı duymana ve gerçeği itiraf etmene ne engel oluyorsa, “kaçma”ya ne zorluyorsa, rahatın için bahaneler bulmana ne yol açıyorsa, seni ne kör ve sağır ediyorsa... İşte odur kurban edeceğin!
Zayıflığı (oğlu) İsmail’e olan sevgisinden kaynaklanan İbrahim’in durumundasın. Şeytan onu rahat durdurmadı. Kendini şerefin zirvesinde, gurur dolu ve uğrunda her şeyden geçebileceğin ve sevgisi için diğer bütün sevgileri kurban edebileceğin “Tek Bir Şey” olduğunu düşün... İşte bu senin İsmail’indir! İsmail’in bir kişi olabilir, bir nesne, rütbe, mevki, bir ‘zayıflık’ bile olabilir. Ama İbrahim için o oğluydu! ...” (ŞERİATİ, Ali – Hacc, sayfa; 104–105)
Ey Âlemlerin Rabbi; bizde bu kurbanlarımızı İbrahim’i bir teslimiyetle sana yakınlaşmak ve senin rızanı elde etmek için, “Senin Adınla” kesiyoruz. Ey Rabbim bana ve tüm İslam-ı Âleme “İsmaillerini” kurban etme bilinç ve teslimiyetini ver. Kurbanlarımızı da İbrahim (as.) ’e fidye olarak sunduğun “Büyük Kurban” gibi kabul eyle.
Âlem-i İslam’ın bayramını en kalbi duygularımla tebrik ederim…
Kayıt Tarihi : 28.4.2008 21:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Önder Gül](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/04/28/kurban-bayrami-27.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)