Kur’an’da İnanç Özgürlüğü ve Toplumsal D ...

Muhammed Rıdvan Kaya
79

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kur’an’da İnanç Özgürlüğü ve Toplumsal Düzen: Laikliğe Alternatif Bir Model

Modern dünyada sıkça tartışılan konulardan biri laikliktir. Batı’da, özellikle Fransa’da şekillenen laiklik anlayışı; dini kamusal alandan dışlayan, hukuku tamamen seküler bir temele oturtan bir çerçeve sunar. Bu anlayışa göre din, bireyin vicdanına hapsedilir; toplumsal ve siyasal hayata müdahale edemez. Oysa Kur’an, bu yaklaşımı eksik ve yanlış bulur. Kur’an, din ve vicdan özgürlüğünü savunur; ancak hukukun ve sosyal düzenin vahyin rehberliğinde şekillenmesini emreder. Kur’an, bireyin dini inancını seçme ve yaşama özgürlüğünü temel bir hak olarak tanımlar. Zorlamayı açıkça yasaklar: “Dinde zorlama yoktur. Kesinlikle doğruluk yanlıştan ayrılmıştır. Kim tağutu inkâr eder ve Allah'a inanırsa şüphesiz ki o kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Ve Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.” (Bakara Suresi 256) Bu ayet açıkça gösterir ki Kur’an, inanç konusunda baskıya karşıdır. İnsanlar istedikleri dine inanmakta, istedikleri hayat tarzını seçmekte özgürdür. Kur’an’ın temel ilkelerinden biri de budur: “Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (Kâfirûn Suresi 6) Bu ilke, laikliğin temel iddiasıyla paralellik taşır: Herkesin inancı kendisine aittir; kimse kimseye inancı veya inançsızlığı yüzünden baskı uygulayamaz. Bir insan isterse çarşaf giyer, isterse mini etek. Ateiste “Neden ateistsin?” denilemez; Hristiyana, Museviye, Müslümana “Neden öyle inanıyorsun?” diye baskı yapılamaz. Kur’an, bu özgürlüğü tanır. Ancak Kur’an, dinin toplumdan, hukuktan ve devletten tamamen dışlanmasını kabul etmez. Kur’an sadece bireysel bir inanç kitabı değil; aynı zamanda sosyal, hukuki, siyasi ve iktisadi düzenlemeler içeren bir hayat kitabıdır. Allah, gönderdiği hükümlerle insanların hayatlarını adalet, merhamet ve doğruluk temelleri üzerinde inşa etmelerini ister. “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.” (Maide Suresi 44) Kur’an’a göre, sosyal hayatı, aile hukukunu, ticareti, siyaseti, ceza hukukunu ve hatta uluslararası ilişkileri düzenleyen çok sayıda ayet vardır. Bunların uygulanması, bir tercih değil farzdır. Fransa menşeli laiklik, hukuku insan merkezli felsefeye dayandırırken; Kur’an, hukukun kaynağının Allah’ın vahyi olması gerektiğini belirtir. “İşte sizler şu kimselersiniz ki sizin bilginiz olan şeyde tartıştınız; peki sizin bilginiz olmayan şey hakkında neden tartışıyorsunuz? Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Âl-i İmrân Suresi 66) İnsanın bilgisi sınırlıdır. Mutlak adaleti tesis etmek için insan aklı yeterli değildir. Bu nedenle Kur’an, hukukun kaynağı olarak vahyi gösterir. Kur’an’ın sunduğu model, iki kutuplu bir denge üzerine kuruludur:
1. Din ve vicdan özgürlüğü vardır. Kimse inancından veya inançsızlığından dolayı yargılanamaz, dışlanamaz, baskıya uğrayamaz.
2. Toplumsal ve hukuki düzen, Allah’ın indirdiği ölçülere göre şekillendirilmelidir. Hüküm yalnız Allah’a aittir ve bu hüküm hayata geçirilmelidir.
Bu denge, modern laiklik anlayışının bazı yönlerini kabul ederken, bazı yönlerini ise kesin biçimde reddeder. Kur’an’da yer alan laiklik anlayışı; özgürlüğü ve adaleti birlikte temin eder. Kimsenin hayat tarzına karışılmaz, kimseye dini bir zorlama uygulanmaz; ancak toplumu yöneten temel hukuk, insan hevasına göre değil, Allah’ın vahyine göre düzenlenmelidir. Kur’an’ın amacı, adaleti tesis etmektir. Modern laiklik, dinin hukuka müdahalesini adalete aykırı görürken; Kur’an, adaletin ancak Allah’ın hükümleriyle sağlanabileceğini bildirir. Dolayısıyla Kur’an’ın laiklik anlayışı; özgürlüğü koruyan ama hukuku ilahi referansa bağlayan bir modeldir. Bu model ne baskıcıdır ne dayatmacı. Tam tersine, her inancın barış içinde yaşayabileceği; ama yönetenlerin Allah’a hesap vereceği adil bir sistemdir.

Muhammed Rıdvan Kaya
Kayıt Tarihi : 22.5.2025 14:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!