Yaşar Kemal’in anısına saygıyla...
Ağrı Dağı’nın yamacında, bir harman yeri büyüklüğünde, suları som mavi olan Küp Gölü’nün biraz yukarısında, küçük bir mağarada, yıldızlar pırıldamaya başladığında, Gülbahar ile yatarken Ahmet, ortalarına kılıcını koyar; asla yıkılamayacak, demirden güçlü, görünmez bir duvar örer! Zindandan çıkıp, kıza kavuştuğundan beri, her gece, kınından çıkarır o melûn kılıcı! Ertesi sabah da kendini Küp Gölü’nün soğuk sularına bırakır. Bu sahne, Yaşar Kemal’in Ağrı Dağı Efsanesi (1970) adlı romanının sonunda yer alır. Adından da anlaşılacağı gibi roman bir halk “söylencesinden” yola çıkılarak yazılmış.
Kır bir at ki koskoca Osmanlı Paşası Mahmut Han’ın atıdır bu, dağ köylerinden birindeki bir evin kapısına gelip durur, bu Ahmet’in evidir. Atı üç kez uzağa götürüp bırakır, at üç kez gelip kapıya dayanır, artık at onun yazgısıdır; hatta Gülbahar’ın da! At ona haktan bir yadigârdır ve ne olursa olsun atı vermeyecektir! Töre böyledir.
uyandırdın sessizliğimi aysız gecelerde
yaralı bir deniz gibi hıçkırdığını
bir fanus altında sıkışıp kaldığını..
aşkla kenetlenen kalplerimizin..
me'yus olduğunu,bunaldığını
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta