Annem; içimde pamuk gibi bir yer açardı
ve dünya biraz daha katlanılır olurdu.
İçim ezildi mi, canım acıdı mı,
Korkularımı hep onun kucağına bırakırdım da
babama bir türlü açılamazdım.
Anneme; dökülürdüm.
Babama; dünya kadar susardım.
Kelimelerin aksine ağır bir duruşa sahipti babam:
Sırtını dönmesi, korumasının en sessiz teyidiydi.
Lügatında kucaklamaktan çok
uzak durarak siper olmak vardı.
Yerinden milim oynamayan bir kaya gibi,
öylece dururdu babam.
Görürdü.
Bilirdi.
Kelimeler yalnızca külfet…
Derdi gibi sevincini de gizlerdi.
Olanı biteni en son babam duyardı
ama buna rağmen her şeyden haberi vardı.
Beni yargılayıp
kendi cehaletine kalkan eden herkese sesleniyorum:
Ben; kendi cenazemi kundaklayan cellat,
yatağımda acıdan kıvranan annemle sarmaş dolaş…
Vakitsiz ölümü hanginiz tattınız?
Zamanın boğazını sıkan bir ipim;
Ucunda annem sallanıyor.
“Büyüdün mü?” diye soruyor ölüm,
ben ise kundağımı yırtıp
bir ceset gömüyorum her sabah.
Dilimde bir kürek, kazıyorum:
“Yaşam” dedim, çürük bir elma düştü.
Ağlasam ne değişecek?
Annemin son çığlığıyla emzirildim.
Ben kundağa sarıldım, annem de kefene…
Kim içten gelerek dinleyecek?
Kimin umurunda geçtiğim acılardan
benim ne hissettiğim?
Sormayın, vakit nedir, hangi mevsimdeyim!
Otuz dört kırlangıç geçti göğümden:
Kundakta sabi, babamın öksüz kaldığı yaştayım.
Geçmiyor!
Acı, hafızamın arsız elçisi…
Göğsümde bir maden ocağı:
Annem; kömürleşmiş bir ninni…
Ve sordum toprağa:
“Bunu mu reva gördün bana?
Bu yaşımda mı bağrına gömecektim annemi?”
“Yakın olan uzaklaşır, kızım,” derdi babam…
Tütünün dumanıyla söylerdi bunu.
Haklıymış.
Dilimde bir kurşun lekesi kalacak
ve ben buna ”annem” diyeceğim.
Gözyaşlarımı ekip bir ağaç büyüteceğim:
Dallarında yanık mı yanık “anne” ler:
Meyvesi kül, kökü kan…
Dilimde son bir soru: “Bu da mı miras?”
Kundağım ve kefenim aynı bezden…
Kayıt Tarihi : 20.7.2025 21:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tütünün dumanıyla söylerdi bunu.
?feature=shared
TÜM YORUMLAR (1)