Bir kum saatidir ömrüm
Avuçlarımdan kayıp giden taneler,
Yıpranmış bir deri gibi buruşuyor zaman.
Kırkıncı yağmur düştüğünde pencereye,
Camdaki çizgiler gibiydim:
Belli belirsiz,
Ama silinmeye direnen…
Hüznüm, bir bavul dolusu eski mektup
Zarfları yırtık, mürekkepleri solmuş.
Geri dönüş adresi yok,
Gönderen kısmı "kendime" yazılı.
Okumadım, ateşe attım…
Alevler bile "keşke"leri yakamadı.
Travmalarım, bir duvar saatinin sarkacı
İleri vurur, geri çeker,
Ama hep aynı yarayı deler.
"Hiç tanımasaydım" dediğim insanlar,
Paslı çiviler gibi saplanmış zihnimin tahtasına…
Çıkarmaya çalıştıkça,
Tahta kanıyor, çivi değil…
Ama biliyorum:
Her dalga, kıyıya bir deniz kabuğu bırakır
İçinde fısıldayan bir umut.
Kırkıncı baharda açan bir lale gibiyim
Geç filizlendim,
Ama köklerim donmuş toprağı yardı…
Ve şimdi,
Sokak lambaları söndüğünde,
Kendi ışığımı yakıyorum
Bir kibrit değil, yüreğimin közüyle…
Çünkü yanmak,
Karanlığı yeniden
Tanımlamak demek!
Kayıt Tarihi : 27.4.2025 10:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!