Unutma
Çelik, en kor ateşte dövülür
Ve sabır, en büyük zaferin mührüdür
Suskun bir volkan gibi taşırım yüreğimi
Kabuğu bin yıllık sükûtla çatlamış
İçinde lavdan bir ırmak, isli bir keder
Gecenin en sağır anında haykırır sessizliğim
Alnımın yazısıdır “gözleri köz karası”
Ne zaman adın esse ayaz bir rüzgârda
İçimdeki bütün şehirler enkaz altında kalır
Anılar demir bir zırh gibi kuşanır ruhumu
Ve ben o an gökyüzünü gözyaşımla yakarım
Çaresizliğim düğümlenir boğazımda
Bir gemi batar tam da şuramda
Ne zaman adın esse ayaz bir rüzgârda
Sabır makamında demlenir içimi kavuran
Kaderin yazdığı bu oyunda yenemem zamanı
Göğsüme vuran her hüzünle titrer omuzlarım
Yokluğun acısı çelikten bir mızrak gibi değer
Ateşten gömleği giymiş ruhum boyun eğer
Kendi içimde sürgün olur, yanarım
İşte ben o zaman en deli akan ırmаğım
Gölgeler, boynuma yılan gibi dolanmış
Ufuklar, yollarıma hüzün taşıyorlar hep hüzün
Bu kahır bir taşı, bir de kalbimi çatlatır
Yokluğun, zindan parmaklığı olur günceme
Can çekişirken umudun son filizi ellerimde
Yedilerden üçlere düşen ömrüm görenleri ağlatır
Bu zifiri karanlık devamıdır gündüzün
Rüzgârlar benim için ulur dağlarda
Turnalar benim için kanat çırpar yasa
Bu ayrılığın adresi yalnızca benmişim gibi
Sanki bütün zehirler benim için damlar tasa
Hayatın en ağır yükünü çekerken sırtım
Bulutlar benim için ağlar
Paslı bir yalnızlık kemirir düşlerimi
Acıya kilit vurur “çöl haydudu” sevdamı
Kayboluşun girdabında beyaz bayrak çeker sabrım
Gittiğin o yollara kör olur seher yeli
Hiçbir aydınlık silemez gözlerimin isini
Sanki bir mahşer provası var içimde
Bir türlü şafağı sökmeyen gecelerimde
Vagon sesleri artık ruhumu raydan çıkarmayacak
Hasretle suladığımız o gurbet toprağındaki
Kuru dallar yeniden çiçek açacak
Bir bir küller dökülürken takvim yaprağına
Sonsuzluğa uzanır acının yankısı
Yalnızlığımdır avucumda kor gibi kalan
Ateş görse halimi “vazgeçer yakmaktan”
Oysa ben yorulmadım seni ruhumda ağırlamaktan
Vuslatı imkânsız dualarla avuttum yıllarca
Bilirim ki bu yangın yerinde beklemenin adı da yanmaktır
Zamanın elleri boğarken son umut kırıntısını
Yaptığım tek şey kendi gölgemin üstünde yas tutmaktır
Bir bir küller dökülürken hatıralara
Yılların acısını bir gün söküp atacağız
Kollarımız birbirine hasret kalmaktan kurtulacak
Kavuşmanın kokusu rüzgârda dalgalanacak
Umut türküleri fısıldayacağız bulutlara
Karanlığı esir alacağız
Yağmurlar yağacak ve biz yeniden ıslanacağız
Evlerine dönen leyleklere el sallayacağız
Vagon sesleri artık ruhumu raydan çıkarmayacak
Kurtulacağız bu hayali mahkemede yargılanmaktan
Yanakların avuçlarımın arasında solmayacak
Güneş doğacak perdeleri araladığımızda
Sabırla büyüttüğümüz sevda merhaba diyecek bahara
Umutlarımız sızacak rüyalarımıza zafer dolu
Hüzünlerimiz anı olmayacak yıldızlara
İçten içe kanayan yaralarımız kabuk bağlayacak
Saçlarımıza bin bir renkli gün doğacak
En güzel şiirler dökülecek dudaklarından
Derler ya; Anka, kendi külünden doğarmış
Bugün vardım işte ben o sabrın şeref katına
Sus artık içimde ağlayan çocuk
Gökkuşağının kanatlarında bulutlardan aşarak
Ne zaman iki kollu bir nehir gibi bahar gelirse çağla
Unutma
Çelik, en kor ateşte dövülür
Ve sabır, en büyük zaferin mührüdür...
Hasan Belek
03 Ekim 25
Akçay
Kayıt Tarihi : 3.10.2025 18:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yüreğine gönlüne sağlık ????
Kutluyorum değerli hocam dostum ??
Süper olmuş dostum hocam. Bu bol imge söz
Gönlüne yüreğine sağlık hocam ?????
TÜM YORUMLAR (5)