Küller Ülkesinde Bir Ses Şiiri - Şahin Ç ...

Şahin Çınar
31

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Küller Ülkesinde Bir Ses


Bir taşın içinde kıvranır:
ilk kelime.
Henüz adını bilmez:
ülke.
Rüzgâr —
doğmamış bir tanrının soluğu gibi
gezer dağların alın çizgilerinde.
Gece ile gündüz arasında,
gölgelerle tartışır gibi.
Sular, eski bir yasın dilinde akar.
Her dalga:
unutulmuş bir ismi geri ister.
Taşlar titrer.
Toprak:
hatırlamaya zorlanır.
Gökyüzü fısıldar:
bir kuşun kanadında taşınan adı.
Bir çocuğun bakışı:
göğün kırık aynası.
O aynada,
yüzü olmayanlar diz çöker.
Bir kadın ağlar orada —
elleri toprağa değen,
parmak uçlarında:
eski duaların sıcaklığı.
Annemin sesi:
toprağın kalbinde saklı.
Süt değil artık;
zaman taşır damarlarında.
Her ninni:
bir dua.
Her dua:
bir yara.
Ve rüzgâr dolaşır —
rüya ile hatıra arasında.
Küller konuşur:
“Biz ateşten doğduk.
Ama kim yaktı bizi?”
Dağlar titrer.
Irmaklar taşar:
unutulmuş duaların yüküyle.
Her taş:
bir kılıç.
Her yaprak:
bir yemin.
Kuşlar göç ederken
kanatlarında taşır:
çocukların rüyalarını.
Bir rüya düşer toprağa —
çimlenmez.
Yankı olur.
Ve bir şehir filizlenir:
küllerde.
Bir ülke uyur,
adını unutarak.
Ve biz —
o uykunun içinde
kendimizi dinleriz.
Bir ses kalır:
taşın derinliğinde.
“Kim hatırlayacak bizi,
biz unuttuktan sonra?”
Gecenin kalbinde yankılanır o ses.
Bir mezar taşı değil:
bir başlangıçtır.
Gökyüzü iner toprağın nabzına —
küllerin içinden yükselir:
yeni bir nefes.
Çocuklar döner:
rüzgârın omzunda.
Ellerinde:
kırık harfler.
Gözlerinde:
yeniden yeşeren bir dil.
Bir kadın yürür —
çıplak ayakla küllerde.
Her adım:
bir isim.
Her nefes:
bir şehir.
Ve taş fısıldar —
ilk kez,
kendi adını yankılar:
“Ben —
unutulmuş bir ülkenin sesiyim.
Artık susmam.”
Rüzgâr dolaşır:
dağları ve vadileri.
Her taş:
bir yankı.
Her ağaç:
bir şarkı.
Ve gecenin derinliğinde
bir ışık belirir —
uzak tanrıların gölgesi gibi.
Ama daha gerçek.
Daha diri.
Bir göl, bir nehir, bir rüzgâr —
hepsi hatırlatır:
eski zamanları.
Her dalga, her yaprak —
bir şehir kadar ağır.
Bir isim kadar kırılgan.
Ve çocuk durur:
taşların üstünde.
Ellerinde:
eski harfler.
Diline fısıldar:
“Anne, biz buradayız.
Biz unutmuyoruz.”
Güneş yükselir —
ama değil ışık.
Bir mitin soluğudur o:
gözlerin içinden doğan.
Ve biz biliriz artık:
ülke, taşta.
Suyun hafızasında.
Her nefeste.
Her yankıda.
Bizim içimizdedir.
Küller, rüzgâr ve gökyüzü birleşir.
Her adım:
bir çağrı.
“Hatırla…
Hatırla…
Hatırla…”
Ve biz —
bu hatırlamayla yeniden doğarız.
Bir çocuğun bakışı kadar diri.
Bir tanrının nefesi kadar kadim.
Dağlar taşır:
hafızayı.
Irmaklar sürer:
eski günleri.
Her taş, her yaprak,
her rüzgâr fısıldar:
bir destanı.
“Biz burada varız.
Unutulmadık.”
Küller, küllerin üstünde uyanır.
Bir yıldız düşer:
denize.
Ve su getirir:
göğü geri.
Toprak, taş, su ve gökyüzü —
bir ülkenin adını yeniden yazar.
Çocuk bakar.
Gözlerinde:
ateş ve su.
Gözlerinde:
şehir ve dağ.
Gözlerinde:
bir mitin dirilişi.
“Anne…
Anne…
Nerede başlar —
bütün gerçek?”

Şahin Çınar
Kayıt Tarihi : 9.11.2025 22:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!