külfet
tuymuna* hazetmişim şarkıların ıncığını*
zamanla göğerecek sevda dökümü eskilerini tuıymuna taşıtmışım kalbime
tuymuna söz etmişim aşkımın şiirini sana!
M.Nihat AĞACIKOLU
*Tuymuna: Beyhude yere,boşu boşuna,(Sadece Tosyalılar kullanır.)
*Incık: Üzüntü,keder.(Sadece Tosya civarında kullanılır.)
Bir Cesaret Meseli
Sözlerim pıhtılaştı kağıtlarda
ben miyim tiryakisi tehlikeli denizlerin
Ve hangi yokluğun sefaletinin
hiç bilmedim çaşıt sevinçlerle
estim yel değirmenlerine
M.Nihat AĞACIKOLU
bir mecnun portresi
aklına gelsin ki zor oyunu
zar atılmasın leyl masallarına
kumarda kaybedip aşkta kazanmak-
da vardı zira
varsıllığın yoksulu belki
söz dağı olmayacak hiç vakit
henüz bir hayat mevzii bile yok
kabul ettiği
birde paltosu olsa
M.Nihat AĞACIKOLU
Aşikar sır
Şiir bekleyen güdük bir acı var
İçi açılmamış kabuklu bir yemiş
Teknolojik çoğunluk arkasında
Sırtını dayamış yani göremeyen yüzünü bedeninin
Fırsatçılığını kovlamış gölgesi bir zaman
En meşhur acılara yarım yamalak tutkun
Şiir bekleyen kurtuluşu arzulayan
Avcı ölümü düşünmeden
M.Nihat AĞACIKOLU
Sormak Hakkı
bütün sensizliğimsin
kalemi kıran hakim haklı
her şey can sıkıntısı
her şey en mudavvak vakitlerde oldu çünkü
yalnızlığım tek başına direnecek geceye
gitmeleri gelmeleri sorgulanacak
M.Nihat AĞACIKOLU
Olay
Sessizliğin harman olduğu
Bir zamanın içinden kırılıp
Bir fısıltı gibi eğildin kulağıma
“Vazgeçmek bir kibriti çakmak kadar ucuz
Ve defn olunup gitmek kadar koyar adama”
M.Nihat AĞACIKOLU
İşret Mevkiinde
şiiri emziren manzaranın hizasında
gözlerini açıp nefes et kalbini delirten
bir aşkı
şakısın kimine tüyü bitmemiş yetimin ağzı
tensel minnettarlıktan uzak
ve duvağın namusu tevdi ederken kimi vakitlerin kutsiyetini
abartsın
geceye doğru yazılan kanaatleri
kısık ateşte sabrın yarısı
diğer yarısı ateşsuyuna karşı
bukalemun mektebinden mezun yüzdeki izleri
işaret çocukları işrette
mevzilerini terk etmekteler
M.Nihat AĞACIKOLU
Felsefece Yorum
İşte kanıtlanmış bir şüphe
Ve hızını yitirmiş bir kasıt
Melamilik taşıyan yeryüzü kamburları
Meşayihini arayan mürit yüzler
Yüz yüzeler
M.Nihat AĞACIKOLU
Gitmek
İşte gittim bir avuç
Tüllenen geceye tavsıdı öfke
Zaman istiflendi örümcek ağında
Tenimin hazları
Gavurluğun kralı gelsin diliyorum aklıma
Azmettirsin aşkına...
Hangi sessizliğe bürünsem haz aşklarının cümbüşünden
Hayta bir sevinç iniltisiyle savdı en sevgili
Ben kendimin mi ülgeni olsaydım
sevdiklerimden önce
M.Nihat AĞACIKOLU
Leyl Masalları
Leyla masalları sürülü yalnızlıklara dokunan
zamanları yutkunan
çarmıhlara asılı kalmak pahasını
sevdasını taştan çıkarmayı
tercih etti
la havle!
hışımlı bakışlarını dikti coğrafyasının üstüne
Yar üstüne yar (sevmek ne uçurum)
başkaldırıydı kalp atışları
yorgunun yok-ol-uşu biraz
Şarjöründe kaç kelime varsa aşka dair inandığı
tüm savlarıyla birlikte cepheye sürdü
kalan sağları da
M.Nihat AĞACIKOLU
sesleniş kendimin tek ulu-suna
yıkıl karşımdan
yangınını al ve çek git
gitmelerin gelsin aklıma
anılarını topla koy bohçana
hayalini kağıt gemilere koy ve sal sulara
hepsi hemen sonra batsın
sende bat
seni istemiyorum
hiç istemedim zaten
senin benden ne istediğini de anlamadım hiç
yıkıl karşımdan
ve git gidebildiğin kadar 29-02-2004
ey hayat m.nihat ağacıkoğlu
kavgada ölmenin sebepleri
kavgaya döndüm
yüzümün derin çizgilerine
yoksulluğumun var gücünü döktüm
bir türkünün ırgatı olmayı dilerdim daha çok
günümü sahiplenmeyi hem de gecenin ta en başında
ben gidersem kimse kalmasın diye
erce soyundum ermek için
kavgaya döndüm
bütün safsatalarını kavlatan en gerçek yüzümle hayatın
mahalle bekçilerine taşıttığım uyku özlemini
gözlerinden çekip alsın diye
haylayıp birden
kavgaya döndüm
vah bana!
neyin, ve hangi elle tutulmaz sebebin
bilmeliydim bu kavga
niçin bir bayramı müjdeler
habire yumruklar uçuşurken kanım
acılarını çeker yorgan gibi üstüne
yok yok ben kavgama dönmeliyim!
suyun sölün kavgası var yaşamak için varolmak için daha çok
ben kavgada ölmeliyim
ya da muhallebi yerken kırılmalı dişim
25-02-2004
m.nihat ağacıkoğlu
bir günüm
kendimi tükettim bir gün daha
uykusuna mihnet ettiğim gece devrildi üzerimden
ve gün akşama dönerken yedim içtim savruldum oradan buraya
ne kadarı sindi onca işin hayra bilmiyorum
hiç bilmiyorum
yürüdüm kendimin içinde önce sonra
dışarılarda avare avare
aynalara aşikar etmedim yüzümü
ne de sitemleri belgeledim
kendimi tüketirken günün sonunda
yalancı bir aşkın ateşiydi hep avuçlarımda sönen
oysa parmaklarımı gezdirdim karanlık ateşlerin içinde
sadece gerçekleri tellesin diye iğnelerime
hep şiir bekledim
tüketirken bir günü daha kendimde
29-02-2004
m.nihat ağacıkoğlu
vakti muhannit (kılanlar)
bir gün daha sebebini yitirdi
bütün aşkları seyre koydu zaman
tanrı affederse bir vakte kadar hizaya gelirim
diyesi kul
hangi yolsuz amentüsü kalsın aklın
tumtuhaf yazgı her bir ömür
çoğu sulandırılmış vakitleri tüketen
yığınla insan kalıbı
ve acı sirenleri çalıyor sağır gökyüzüne
ne tövbe ne de bir hayır dillenmiyor
yeryüzüne bıkkınlık siniyor üzerinde barınanlar
inadına muhannit olduğu için
05-03-2004
m.nihat ağacıkoğlu
oğul hesabına şiir
bir aferin vaziyeti aldı
tepenin üzerinden gözleriyle durdu
etraf daha bir duruldu
bir vakte kadar esmesin di rüzgar
filizlenen bir öfkenin karartısı kalkıp gelmesin di
ırgat türküsünün ortasına zom yaptı
ve öylece kaldı
kalması gereken süre kadar
sonra oğul dedi
başka bir şey demedi
çok uzun bir gün erkence bitene kadar
oğul
şu gördüğün dağları
ve akan nehirleri
ve nefesini bıraktığın gökleri
ben yaratmadım
ama ne mümkün
“imkanı olan her şey mümkündü”
ama ne mümkün
sırtından indirdi evinin duvarını
bak oğul
dedi
duvara yaslanarak
ben şiire bakarım bir de sana
bu yüzden akşamları eve erken gelemem
sabahları da şebnemlerini toplarım yaprakların
hiçbir karanlığa tırsmadımsa
bu şiir ve sen olduğun içindir hayatta
bak şakıyan kalbimi dinle
bir de inan
oğul
şiirsiz bir vakti yaşadım sayma
şiirsiz hiçbir gerçeğe inanma
çün şiir kalbi ağartır
çün oğul sen bir şiirden doğdun
devlerin eldivenlerini şiir dokur
her bir kasveti ve her bir sevdayı ilmik ederek
dünya devlerin kavgasıyla varolur ve
“varabildiğin yerlerde varolursun” oğul
adımlarını çoğalttı
aklına vurdu en son fikrini
bir rüya neşesini yaşmağında koklayan kadını gibi
bir katre kavlini behemahal aldı eline
oğul diye bakındı gözlerinin içine
gözlerinin içinden oğul damladı
vişne renginde
çün oğul bölüşülmeziydi hayatının
bilse,bilmez miydi bir yarın sonrasında ne oğul kalır ne de şiir
oğul hesabına şiir
şiir hisabınca oğul
kalırsa kalır…
09-03-2004
m.nihat ağacıkoğlu
evlatlık söz
içi acı kavillerle beslenmiş
mıknatıs bir çekicilik
bir cazibe pazarı kurulu düzenli
yüz görümlük takılı nereye dokunsan
“insanlığın her halleri var ayak izlerinde”
izzet,iffet,ve çokça iftira
gözlerine oturan
deve hörgücü en kıymetli haznesi
bir takım ihtimalleri bekler
bense “yalnızlığı adadım bir kız beni çok severse sadece”
m.nihat ağacıkoğlu
12-03-2004
söz sarmalı
sözünü hatırlasın
aşkını tercih etsin
kimliği kim-seliği aşikar duası
sarıp sarmalasın şiiri
akla gelmedik fırtınaları tutsun
kalbi domra domra olmadan
en adam hali kalsın vakte
unutsun ne de utansın
savsa sabrını tespih etsin dudakları
kutsala ermek için
çağrı bıraksın adımları
önce sözü hatırlasın
kül yutmaz kalbinden
çıkarsın tüm sevmelerini
bir bir sorgulasın
damarlarının sorgucunda akan kanı
tembihlerini çekip çevirsin çeki düzenine
mendil sallayan kolları sevgiliye
bir de iş tutsun sıkıysa
en aşkından sevgiliye tutkun gibi
tuzu biberi olsun şarkılarının
bestekârına bırakmasın bazı bazı
kalbettiği aşklarını
bir dem de hamdelesin
sözünü hatırlasın
“insan olma hallerindendir”
m.nihat ağacıkoğlu
13-03-2004
Kıstas
ne kadar kavga
o kadar muhabbet
sıradan tüm sevgiler payitahtı terk etsin
bir tomar bıkkınlık hepsi
“necisi olursa insan davasının
o denli densizlik yapabilir ancak”
içinin mıknatısları
höykürür
gömü bulmuşcasına
sızlanır
gönlünü tanımlamışcasına
sırnaşır
adına “aşk” denir
29.03.2004
m.nihat ağacıkoğlu
İ n s a n l ı k h a l i
“metin bektaş’a”
cennetten kovulan insanlık merasimi
tutkunun girdabına boyun eğmiş
avazesi gök kubbeye emanet
ve tümüyle fotomontaj heyecan
günah veballi söz kırımı dudakları
elleri eşya sorgulu kavgalarda
cennetten kovulalı umutlu
cennetten kovulalı mutlu
sesinin vurduğu dağlar çoşkulu
adımları zamanı yutan toprakta
bir varken bir bir yok olmakta
dünyaya katılmak davasında
bin garezlik hınç tortusu
salkım salkım sevdalarında
kimleri savdı havsalasından
insan aklı kimleri taktı
var olmak karşıtlık sayıldı oysa
yok olmak çaşıtlık
insanlık mafsallarında
magandalık bir de
tacir zübdeli kanaatleriyle
indi arza belli ki akıl
nazenin görünse de hayata
bir iştihalı ki içinde vahşet
neye teşne kılındıysa
onun mahkumu kalbi
nefesinde nefsi
nefsinde veyahut her şey
duygusal bilgisayar daha çok
dokunsalar dokunur mantık
yoksa yoktur asla
resmiyetin çatı katında
kavunu koklayan merak
tadına hazlanmayan duruş
kıl kahkaha cabası
avuçlarında yarını kuruş
m.nihat ağacıkoğlu
Senfoni
süzme bir tefecinin uyluklarından
bağışlandı bu gün
artık sislensin karanlık vakitler
kılıç kınında teyakkuzda
kılıç artırmaz yüzünde kanı
-şavtı kaymış
bütün hikayesini şişeleyip
ummana salmış
derin derbederi
m.nihat ağacıkoğlu
26.05.2004
kin masalı
bu makarios kavgalı it soyunu
kör aklına ve köylü tavrına
merhemini sıvasan incelikli düşüncelerin
düşer çukuruna alçaklığın
alçalıp tüm mezbelesinde
fazlasını arar
gebre mizaçlı kininin
bekeşir de bekeşir
sırtlan yüzünde
tıpatıp aynısı çirkefliğin renkleri
bezeli iblisin
ufkunu eskiten hiçbir gözü yok
ne bir firdevsin hayali
ne öğrenmenin esamesi
yeni bir şey merakı
cehli şilepli elleriyle tutmuş
yapış yapış bakışları
bağırır kin masalını
bağrında
“bu benim ülgensizliğim
bu benim iblisle gezdirdiğim gölgem
işte bu bir diğer ben’im
cehennemlere gideceğim”
m.nihat ağacıkoğlu
Yorum
tırışkadan sözler ediyorum
kavgaların muhabbetine kattım kendimi
ellerim tafrasını tutuyor yalnızlıkların
yıldızlara bakıp canımı sıkıyorum
aynalarla yüz göz oldum
çağrıldığım zamanlar beni azaltıyor
gökyüzünde tek tertip aşkların
müebbet meşkine kaldım
mevali durdum yarin yarenliğine
zahmetsizce mevlamı bulmak için
Kayıt Tarihi : 6.6.2004 15:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Nihat Ağacıkoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/06/06/kulfet.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!